YAŞAM - ANNE - ÇOCUK

Pes etmeden büyüyen çocuklar yetiştirmenin önemi ve yöntemleri

Modern ebeveynlik anlayışı çoğu zaman çocukları her türlü olumsuzluğu karşı koruma üzerine kurulu. Ancak gelişim psikologları, nörobilimciler ve pedagojik uzmanlar çocukların gerçek dayanıklılığı, ancak düşe kalka, yani hatalar yapıp yeniden ayağa kalkarak kazandığını söylüyor. Çocukların pes etmeden büyümesi, karşılarına çıkan engelleri aşmayı öğrenmesi; yalnızca kişisel gelişimleri için değil, ruhsal sağlıkları, sosyal ilişkileri ve gelecekteki başarıları açısından da kritik bir rol oynuyor

profil
Günseli Erşengün
12.12.2025
Pes etmeden büyüyen çocuklar yetiştirmenin önemi ve yöntemleri

Beynin gelişim mekanizması: Beyin, özellikle erken çocukluk döneminde deneyimlerle şekillenir. Deneyimlerin içinde hata yapmak, engellerle karşılaşmak ve tekrar denemek de vardır.

●  Çocuk başarısız olduğunda beynin öğrenme merkezleri aktive olur.

●  Tekrar denediğinde nöroplastisite devreye girer; yani beyin yeni bağlantılar kurarak daha güçlü ve esnek hale gelir.

Bu nedenle düşmek, sadece bir fiziksel eylem değil; biyolojik olarak öğrenme sürecinin en doğal parçasıdır.

Hata yapılmadan özgüven gelişmez: Sürekli korunan çocuklar, kendi başlarına başarabileceklerini deneyimleyemedikleri için özgüven geliştirmekte zorlanırlar.

Başarı duygusu, ancak çaba + süreç + tekrar ile gelir. Bir çocuğun ‘Yapabildim!’ hissini yaşaması için önce ‘Yapamıyorum’ noktasından geçmesi gerekir.

Dayanıklılık (Resilience) erken yaşta kazanılır: Dayanıklılık, zorluklar karşısında pes etmemek ve toparlanabilmek demektir. Uzmanlara göre dayanıklılık:

●  Sonradan geliştirilebilen,

●  Hata ve zorluk deneyimiyle güçlenen bir beceridir.

Çocukların hiçbir zorlukla karşılaşmadığı bir ortam ise dayanıklılığın gelişmesini engeller.


Fazla müdahale etmeyen, rehberlik eden ebeveynlik: Çocuğun deneyim yaşamasına alan tanınmalıdır. Ebeveynin rolü ‘kontrol eden’ değil. ‘eşlik eden rehber’ olmaktır.

Örneğin bir çocuk bloklarla kule yaparken yıkıldığında hemen müdahale etmek yerine, ‘Yeniden denemeye ne dersin?’ diyebilmek onun azmini besler.

Sürece odaklanan övgü kullanmak: ‘Ne kadar zekisin!’ övgüsü çocuğu riske girmekten uzaklaştırır.

Bunun yerine:

●  ‘Çabaya çok önem verdin.’

●  ‘Vazgeçmediğini fark ettim.’

●  ‘Yeniden denemen çok değerli.’

tarzda geri bildirimler büyüme odaklı zihniyeti destekler.

Küçük zorluklar sunmak: Aşırı kolay görevler çocuğu geliştirmez; aşırı zor görevler ise umutsuzluğa sürükler. Çocuğun gelişimine uygun, hafif zorlayıcı görevler dayanıklılığı artırır.

Örneğin;

●  Ayakkabısını kendisinin bağlamasına izin vermek

●  Yaşına uygun basit sorumluluklar vermek

●  Yapbozları kademeli artırmak

Risk almayı güvenli çerçeve içinde öğretmek: Çocuğun kendi sınırlarını keşfetmesi için kontrollü risklere ihtiyacı vardır. Parkta tırmanmasına, düşüp kalkmasına, bazen başarısız olmasına fırsat tanımak gelişimin temelidir.

Güvenli risk alanı = Çocuğun denemesine izin verilen ama ağır bir zarar görmeyeceği durumlar.


Mükemmeliyetçilik: Bazı çocuklar hata yapmaktan korktuğu için başlamadan pes eder. Bu durum genellikle:

●  Aşırı eleştirel tutum

●  Sürekli kıyaslama

●  Yüksek beklenti gibi nedenlerle oluşur.

Aşırı koruyucu ebeveynlik: Ebeveyn sürekli müdahale ettiğinde çocuk şunu öğrenir: ‘Ben yapamam, biri hep benim yerime yapar…’ Bu inanç pes etmeyi kolaylaştırır.

Başarıya değil, öğrenmeye odaklı olmayan ortamlar: Toplumda başarıya aşırı vurgu yapılması (notlar, yarışmalar, kıyaslamalar) çocukları sonuca odaklar ve süreçten koparır.


Sorun çözme diyalogları yapmak: ‘Şu an ne hissediyorsun?’, ‘Bu problemi çözmek için neler deneyebiliriz?’, ‘Daha önce buna benzer bir durumla karşılaştın mı?..’ Bu sorular, çocuğun düşünme becerilerini geliştirir.

Duygusal regülasyonu öğretmek: Çocuk zorlandığında ağlaması, kızması, öfkelenmesi normaldir. Ebeveynin görevi ‘duyguyu yok etmek’ değil, ‘duyguyu yönetmeyi öğretmek’tir.

Örneğin; ‘Şu an zorlandığını görüyorum, bu çok normal. Birlikte derin nefes alalım, sonra tekrar deneyelim.’

Evin içinde ‘hata dostu’ bir atmosfer oluşturmak: Evde herkesin hata yapabileceği ve bunun doğal olduğu vurgulanmalıdır. Ebeveyn kendi hatalarını paylaşabilir: ‘Bugün işte bir hata yaptım ama yeniden denedim…’ Bu, çocuğa örnek olur.

Sorumluluk vermek: Yaşına uygun sorumluluklar (sofraya yardım, çantasını düzenlemek, bitkileri sulamak) çocuğun kendine güvenmesini sağlar ve pes etmeme alışkanlığı kazandırır.


Özgüven: Kendi başına başarabilen çocuk kendini yeterli hisseder.

Öz disiplin: Vazgeçmemeyi öğrenen çocuk ileride hedeflerine daha kolay ulaşır.

Sosyal uyum: Dayanıklı çocuklar akran ilişkilerinde daha başarılı olur; çünkü reddedilme, anlaşmazlık gibi sosyal zorluklarla baş etmeyi bilirler.

Akademik başarı: Büyüme odaklı zihniyete sahip çocuklar öğrenmeye açık olur ve zorlandıkça geri çekilmez.


Çocuk yetiştirme sürecinde ebeveynlerin en büyük niyeti iyi bir gelecek sağlamaktır; ancak bazen iyi niyetle yapılan davranışlar uzun vadede olumsuz sonuçlara yol açabilir. Aşağıdaki yanlış bilinen uygulamalar, çocukların pes etmeme becerisinin gelişmesini doğrudan etkiler. 

‘Çocuk üzülmesin’ yaklaşımı neden zararlıdır?: Birçok ebeveyn, çocuğunun en küçük bir hayal kırıklığı veya zorlukla bile karşılaşmasını istemez. Oyuncağı bozulduğunda yenisini almak, arkadaşına kızdığında onun yerine problemi çözmek veya başarısız olduğunda hemen vazgeçmesine izin vermek genellikle ‘koruyucu’ bir davranış gibi görünür. Ancak bu yaklaşım çocuğun duygusal gelişimi için ciddi bir engeldir.

Neden zararlıdır?

●  Çocuk, olumsuz duygularla baş etmeyi öğrenemez.

●  En ufak bir engelde geri çekilme eğilimi gelişir.

●  Hayatın doğal bir parçası olan hayal kırıklığını tolere edemez.

●  Dayanıklılık (resilience) gelişmez; çünkü dayanıklılık ancak zorlanma ve toparlanma deneyimiyle kazanılır.

Çocuk üzülmesin diye her kapının aralanması, onun ileride karşılaşacağı gerçek zorluklarda kırılgan bir yapıya sahip olmasına neden olabilir.

Aşırı korumacılık özgüveni nasıl zayıflatır?: Aşırı koruyucu ebeveynler; çocuklarının hata yapmasından, düşmesinden, başarısız olmasından endişe eder. Bu nedenle sürekli müdahale eder, çocuğun karşılaşabileceği her sorunu önden çözer. Çocuğun kendi kendine deneyim yaşamasına izin verilmez.

Bu yaklaşımın sonuçları:

●  Çocuk kendi kapasitesini keşfedemez, ‘Ben yapamam’ düşüncesi gelişir.

●  Bağımlılık davranışı oluşur; çocuk her konuda bir yetişkine ihtiyaç duyar.

●  Risk almaktan kaçınır, yeni şeyler denemekten korkar.

●  Özgüvenin temeli olan başarabildiğini görme deneyimi yaşanamaz.

Uzun vadede aşırı koruma, çocuğa fark ettirmeden şu mesajı verir: ‘Sen yapamazsın, ben senin yerine yapayım.’ Bu mesaj, çocuğun tüm hayatına yayılabilecek düşük öz yeterlik hissine neden olur.

Çocuğun her istediğini yapmak neden pes etmeye sebep olur?: Bazı ebeveynler, çocuğunun her ihtiyacını karşılamayı ‘sevgi göstergesi’ olarak görür. Oysa sınırsız biçimde karşılanan istekler çocuktaki çaba ve sabır mekanizmasını zayıflatır.

Pes etmeye nasıl yol açar?

●  Çocuk, bir şeyi elde etmek için çaba göstermeyi öğrenmez.

●  Engelleri doğal görmez; zorluk yaşadığında hemen bırakma eğilimi gelişir.

●  Beklemeyi, sabretmeyi ve hedef koymayı öğrenemez.

●  Anında ödül isteyen bir yapı gelişir; bu da motivasyon düşüklüğüne neden olur.

Ayrıca her isteği yapılan çocuk, gerçek hayatla karşılaştığında (okul, iş, sosyal çevre) beklentileri karşılanmayınca daha hızlı hayal kırıklığı yaşar ve çabuk vazgeçer.

Hataları ‘başarısızlık’ olarak görmek: Yanlış bilinen en yaygın düşüncelerden biri de hataların kötü, başarısızlıkların utanç verici olduğudur. Bu inanç hem çocuklar hem ebeveynler üzerinde baskı oluşturur. Bu bakış açısının zararları şöyle sıralanabilir:

●  Çocuk risk almaktan kaçınır, denemeyi bırakır.

●  ‘Ya yapamazsam’ korkusuyla yeniliklerden uzak durur.

●  Kendine yönelik olumsuz bir iç ses geliştirir.

●  Öğrenme merakı azalır; çünkü hata yapma ihtimali onu korkutur.

Oysa hatalar öğrenmenin temelidir. Hata yapmadan gelişmek mümkün değildir.

Çocuğu sürekli kıyaslamak: Bazı ailelerde ‘Bak Ayşe yapmış, sen neden yapamadın?’ gibi cümleler sık duyulur. Bu kıyaslamaların amacı motivasyon sağlamak olsa da sonuç tam tersidir. Kıyaslama neye yol açar?

●  Çocuk kendini yetersiz hisseder.

●  Kendi gelişim hızını anlayamaz.

●  İçsel motivasyonu yerine dışsal baskılar oluşur.

●  Özgüven kırılır, pes etme davranışı artar.

Her çocuğun gelişimi kendine özgüdür. Kıyas yapmak, onun doğuştan sahip olduğu potansiyeli görmesini zorlaştırır.


‘Çocuklar düşe kalka güçlenir’ sözü sadece bir deyim değil, bilimsel temeli olan bir gelişim gerçeğidir. Çocuklarımızın pes etmeyen, güçlü, çözüm odaklı bireyler olmaları için onların yolculuğuna gereksiz müdahalelerle değil; doğru rehberlik, sabır ve güvenle eşlik etmek gerekir.

Unutulmamalıdır ki; her düşüş bir öğrenme, her kalkış bir güçlenme fırsatıdır. Bu fırsatları çocuklardan almak değil, onların güvenle denemelerini sağlamak ebeveynliğin en önemli sorumluluklarından biridir.

Önceki ve Sonraki
Haberler