YAŞAM - ANNE - ÇOCUK

Hazıra konmaya alışan çocuğu uzun vadede neler bekler?

Günümüzde birçok çocuk, ailesi tarafından her şeyin hazır sunulduğu, çaba göstermesine gerek kalmayan bir ortamda yetiştiriliyor. Bu durum, kısa vadede çocuğun hayatını kolaylaştırıyor gibi görünse de uzun vadede özgüven gelişimini ciddi biçimde olumsuz etkiliyor. İşte hazıra konmaya alışan çocukları bekleyen özgüven problemleri

profil
Günseli Erşengün
25.12.2025
Hazıra konmaya alışan çocuğu uzun vadede neler bekler?

Özgüven, bireyin kendine olan inancı, yeteneklerini tanıması ve karşılaştığı sorunlarla baş edebilme cesaretidir. Bu özellik, doğuştan gelen bir nitelik olmaktan ziyade, yaşam deneyimleriyle şekillenen ve zamanla gelişen bir beceridir. Çocukluk dönemi ise özgüvenin temellerinin atıldığı en kritik evredir. Bu süreçte çocuğun karşılaştığı zorluklar, aldığı sorumluluklar ve elde ettiği başarılar, onun kendini algılayış biçimini doğrudan etkiler. 

Hazıra konmak, bireyin bir işi başarmak için emek harcamadan, sorumluluk almadan ve mücadele etmeden sonuca ulaşması anlamına gelir. Çocuklar açısından bakıldığında bu durum; ödevlerinin ebeveynler tarafından yapılması, karşılaştıkları en küçük sorunda hemen yardım edilmesi, kendi başlarına karar vermelerine izin verilmemesi ya da başarısızlıkla hiç tanıştırılmamaları şeklinde ortaya çıkar. Böyle bir ortamda büyüyen çocuk, çaba göstermenin ve başarmanın verdiği içsel tatmini deneyimleyemez.

Özgüven, başarının sonucunda değil; başarıya giden yolda gösterilen çabanın fark edilmesiyle gelişir. Bir çocuk bir problemi kendi başına çözebildiğinde, düştükten sonra yeniden ayağa kalktığında ya da zor bir görevi tamamladığında ‘Ben yapabilirim’ duygusunu kazanır. Hazıra konan çocuk ise bu süreci yaşayamaz. Çünkü onun adına düşünen, karar veren ve çözen bir yetişkin her zaman vardır. Bu durum çocuğun kendi yeteneklerinden şüphe duymasına ve bağımlı bir kişilik geliştirmesine neden olur.


Ailelerin çoğu, çocuklarını koruma içgüdüsüyle hareket eder. Ancak aşırı koruyuculuk, çocuğun gelişimini desteklemek yerine köstekleyebilir. Her zorluğu çocuğun önünden kaldırmak, onun hayata karşı dayanıklılığını azaltır. Sürekli yönlendirilen ve kontrol edilen çocuk, hata yapmaktan korkar ve risk almaktan kaçınır. Bu da özgüven eksikliğinin en önemli belirtilerinden biridir. Oysa hata yapmak, öğrenmenin ve gelişmenin vazgeçilmez bir parçasıdır.

Hazıra konmaya alışan çocuklar, ilerleyen yaşlarda sorumluluk almaktan kaçınabilirler. Akademik hayatta, iş yaşamında ve sosyal ilişkilerde zorluk yaşayabilirler. Kendi kararlarını vermekte zorlanan bu bireyler, genellikle başkalarının onayına ihtiyaç duyar. Eleştiriye karşı aşırı hassas olurlar ve başarısızlık karşısında kolayca pes edebilirler. Bu durum, düşük benlik algısı ve yetersizlik duygusunu beraberinde getirir.

Çocuğun özgüvenini geliştirmek için ona yaşına uygun sorumluluklar verilmelidir. Kendi odasını toplaması, küçük kararlar alması, hata yapmasına izin verilmesi ve çabasının takdir edilmesi son derece önemlidir. Ebeveynlerin burada dikkat etmesi gereken nokta, çocuğu tamamen yalnız bırakmak değil; rehberlik eden ama müdahale etmeyen bir tutum sergilemektir. Böylece çocuk, hem desteklendiğini hisseder hem de kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenir.


Hazıra konmaya alışan çocuklarda en sık görülen durumlardan biri, bağımlı kişilik özelliklerinin gelişmesidir. Bu çocuklar, kendi başlarına karar almakta zorlanır ve sürekli bir yetişkinin ya da otorite figürünün yönlendirmesine ihtiyaç duyarlar. Çünkü çocukluk döneminde karşılaştıkları problemlerin çoğu, onlar adına çözülmüş, hata yapma ve sonuçlarına katlanma fırsatı kendilerine tanınmamıştır. Zamanla çocuk, ‘Ben tek başıma yapamam’ düşüncesini içselleştirir.

Bağımlı kişilik geliştiren bireyler, yalnızca aileye değil; öğretmenlere, arkadaşlara ve ilerleyen yaşlarda yöneticilere de aşırı derecede bağlı olabilirler. Onay almadan hareket edememe, yanlış yapma korkusu ve sorumluluk almaktan kaçınma bu durumun temel belirtileridir. Bu bireyler genellikle risk almaktan kaçınır ve güvenli alanlarının dışına çıkmak istemezler. Oysa sağlıklı bir özgüven, bireyin gerektiğinde destek alabilmesini ama aynı zamanda kendi başına da ilerleyebilmesini gerektirir.

Hazıra konan çocuklar, başkalarına bağımlı hale geldikçe özgüvenleri daha da zayıflar. Çünkü özgüven, dış destekten değil; kişinin kendi deneyimlerinden beslenir. Çocuğa sürekli yardım etmek, onun güçlü yönlerini fark etmesini engeller ve bağımsız bir birey olma yolunda ciddi bir engel oluşturur.


Özgüven kavramı çoğu zaman yanlış anlaşılmakta ve aşırı özgüven ile karıştırılmaktadır. Sağlıklı özgüven, bireyin hem güçlü hem de zayıf yönlerinin farkında olmasıdır. Kişi neyi yapabileceğini bildiği gibi, neyi yapamayacağını da kabul eder. Bu farkındalık, bireyin gerçekçi hedefler koymasını ve gelişime açık olmasını sağlar.

Aşırı özgüven ise genellikle emekle değil, yapay övgülerle ve gerçekçi olmayan başarı algılarıyla beslenir. Hazıra konan çocuklarda bu durum sıkça görülebilir. Çocuk, aslında kendi çabasıyla elde etmediği başarılar üzerinden övüldüğünde, kendisiyle ilgili gerçekçi olmayan bir algı geliştirir. Ancak bu özgüven kırılgandır. İlk başarısızlıkta ya da eleştiride hızla sarsılır ve yerini hayal kırıklığına bırakır.

Sağlıklı özgüvene sahip çocuklar, başarısızlık karşısında pes etmek yerine çözüm arar. Çünkü kendilerine olan güvenleri, dış onaydan değil, kendi emeklerinden kaynaklanır. Bu nedenle kalıcıdır. Aşırı özgüven ise yüzeyseldir ve sürdürülebilir değildir. Gerçek hayattaki zorluklarla karşılaşıldığında bu durum, özgüven kaybına ve içsel çatışmalara yol açabilir.

Bu bağlamda, çocukların özgüvenini geliştirmek adına yapılan her davranışın, onların gerçek deneyimlerine dayanması büyük önem taşır. Çaba göstermeden elde edilen başarılar değil; emek verilerek kazanılan sonuçlar, sağlıklı ve güçlü bir özgüvenin temelini oluşturur.

Hazıra konan çocuğun özgüveni gelişmez; çünkü özgüven, dışarıdan sunulan imkânlarla değil, bireyin kendi çabasıyla kazandığı deneyimlerle inşa edilir. Çocukluk döneminde her ihtiyacı karşılanan, her sorunu çözülen ve sorumluluk almaktan uzak tutulan çocuklar; zamanla bağımsız hareket edebilme becerisini kaybeder. Bu durum, yalnızca özgüven eksikliğiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda bağımlı kişilik özelliklerinin gelişmesine de zemin hazırlar. Kendi kararlarını vermekte zorlanan, onay almadan adım atamayan bireyler, yaşamın doğal zorlukları karşısında kırılgan hale gelir.

Öte yandan, özgüven kavramının aşırı özgüvenle karıştırılması da önemli bir sorundur. Emek verilmeden elde edilen başarılar ve gerçekçi olmayan övgüler, çocukta yüzeysel ve sürdürülemez bir özgüven algısı oluşturur. Bu tür bir özgüven, ilk başarısızlıkta hızla sarsılırken; sağlıklı özgüven, bireyin güçlü ve zayıf yönlerini tanımasıyla kalıcı hale gelir. Sağlıklı özgüvene sahip bireyler, hata yapmaktan korkmaz, sorumluluk almaktan kaçınmaz ve karşılaştıkları sorunlar karşısında çözüm üretme cesareti gösterir.

Bu nedenle çocuk yetiştirme sürecinde asıl amaç, çocuğu her türlü zorluktan korumak değil; ona zorluklarla baş edebileceği bir ortam sunmaktır. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin rehberlik eden ancak müdahale etmeyen bir tutum sergilemesi, çocuğun hem bağımsız hem de özgüvenli bir birey olarak yetişmesini sağlar. Unutulmamalıdır ki güçlü özgüven, hazır sunulan başarılarla değil; emek, sabır ve deneyimle kazanılır. Topluma sağlam karakterli, sorumluluk sahibi ve kendine güvenen bireyler kazandırmanın yolu da çocuklara kendi ayakları üzerinde durma fırsatı vermekten geçer.


Hazıra konan çocuğun özgüveni gelişmez; çünkü özgüven emek, sabır ve deneyimle inşa edilir. Çocuğun her ihtiyacını karşılamak, her sorununu çözmek ve onu başarısızlıktan tamamen korumak, iyi niyetli bir davranış gibi görünse de uzun vadede ciddi psikolojik sonuçlar doğurabilir. Özgüvenli bireyler yetiştirmek istiyorsak, çocuklara mücadele etme fırsatı tanımalı, hata yapmalarına izin vermeli ve kendi başarılarını kazanmalarına destek olmalıyız. Unutulmamalıdır ki güçlü bireyler, zorluklardan kaçanlar değil; zorluklarla baş etmeyi öğrenenler arasından çıkar.

Önceki ve Sonraki
Haberler