Doğanın renk paleti sonbaharda sarı, turuncu ve kırmızı tonlara bürünür. Bu renkler, antioksidan zenginliğinin bir göstergesidir. Beta-karoten (A vitaminine dönüşür), C vitamini ve polifenoller bu mevsimde bol bulunan bileşiklerdir. Havuç, balkabağı, tatlı patates, brokoli, elma, armut, nar ve mor üzüm hem bağışıklığı destekler hem de hücreleri oksidatif stresten korur.
Günlerin kısalmasıyla birlikte güneşten aldığımız D vitamini azalır. Oysa D vitamini hem bağışıklık hem de ruh sağlığı için kritik öneme sahiptir. Somon, sardalya, uskumru gibi yağlı balıklar, hem D vitamini hem de omega-3 yağ asitleri açısından zengin olup vücudu inflamasyona karşı korur.
‘Bağırsak ikinci beynimizdir’ sözü boşuna söylenmemiştir. Sağlıklı bir bağırsak florası, güçlü bir bağışıklık sistemi demektir. Sonbaharda yoğurt, kefir, tarhana, ev yapımı turşu gibi probiyotik kaynaklarını sofranızdan eksik etmeyin.
Ayrıca prebiyotik lifler (soğan, sarımsak, pırasa, tam tahıllar, baklagiller) probiyotiklerin en sevdiği ‘besin’dir. Bu ikili bağırsaklarınızda adeta koruyucu bir ordu kurar.
Kısalan günler ve azalan güneş ışığı ile birlikte yorgunluk, isteksizlik ve konsantrasyon sorunları artabilir. Bu dönemde B vitaminleri ve magnezyum bakımından zengin besinler, sinir sisteminizi destekler ve enerjinizi dengeler.
Kuruyemişler (badem, fındık, ceviz), yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve tam tahıllar bu minerallerin en iyi kaynaklarıdır.
Serinleyen havalarda içimizi ısıtan sebze ve baklagil çorbaları, hem düşük kalorili hem de doyurucudur.
Zencefil, zerdeçal, tarçın gibi baharatlar ekleyerek hem lezzeti hem de antiinflamatuvar etkisini artırabilirsiniz. Bitki çayları (ıhlamur, adaçayı, kuşburnu) da hem sıvı ihtiyacını karşılar hem de boğazı yumuşatır.