Louis Vuitton’un Paris’te açtığı yeni sergisi ‘Louis Vuitton Art Deco’; Art Deco akımını şekillendiren tarihi anı canlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda markanın kurucusunun torunu Gaston-Louis Vuitton’un mirasına da ışık tutuyor. Güzelliğe her daim önem veren yenilikçi ve sanatsal vizyonu sayesinde, Louis Vuitton’un tarihinde dönüm noktası olan bir dönemi şekillendiren Gaston-Louis Vuitton, bu sergide özel bir şekilde anılıyor.
Sergi, her biri farklı bir tematik bakış açısı sunan sekiz salonda ziyaretçilerini karşılıyor. 300’den fazla miras obje ve arşiv malzemesiyle – birçoğu ilk kez gün yüzüne çıkarılıyor – Louis Vuitton Art Deco, Maison’un Art Deco akımıyla kurduğu derin bağı ve modern zarafet üzerindeki kalıcı etkisini yeniden gözler önüne seriyor.
Ziyaretçiler sergiye, Maison’un erken dönemini aktaran ‘Aile Mirası Salonu’nda başlıyor. Bu bölüm, Gaston-Louis Vuitton’un Asnières’deki sanatsal ortamda şekillenen çocukluğunu ve yaratıcılığını nasıl beslediğini ortaya koyuyor. Ardından gelen ‘1925: Louis Vuitton’un Taçlanışı’ adlı alan, Maison’un Paris fuarındaki standını yeniden kurguluyor ve deri ürünleri ile seyahat sandıklarının sergilendiği 9.Kategorideki rolünü detaylandırıyor. Döneme ait fotoğraflar ve yeniden yaratılmış dioramalar, standın görkemini ve incelikli işçiliğini yansıtıyor.
Üçüncü salon ‘Art Deco Manifestosu’, dönemin Louis Vuitton tasarımlarını şekillendiren teknik yaratıcılığı ve tasarım dilini sergiliyor. Otomobil sandığı, gardırop sandığı ve ayakkabı sekreteri gibi özel sandıkların yanı sıra geometrik akşam çantaları ve özenle işlenmiş küçük deri aksesuarlar, Maison’un bu dönemdeki öncü yaklaşımını yansıtıyor.
‘Louis Vuitton’da Zarafet ve Güzellik’ başlıklı salonda ise La Beauté Louis Vuitton koleksiyonuna ilham veren ilk tuvalet çantaları ve bakım setleri öne çıkıyor. Fildişi detaylı Milano seti ve Fransız opera sanatçısı Marthe Chenal için özel üretilmiş, şişe ve fırçalarına uygun bölmelerle tasarlanmış göz alıcı çanta, günlük eşyaların nasıl sanatsal ifadelere dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Bu bölüm aynı zamanda dönemin estetiğini şekillendiren Jeanne Lanvin ve Paul Poiret’nin moda evlerine de saygı duruşunda bulunuyor.
Beşinci salon ‘Vitrin Sanatı’, Gaston-Louis Vuitton’un vitrin tasarımına kattığı vizyonu inceliyor. Paris’in ünlü bulvarındaki Maison’un amiral mağazasının vitrinleri, ışık, mekân kurgusu ve teatral unsurlara verilen özenle, adeta birer deneysel sahneye dönüşüyordu. Bu bölümde, yumuşak deri ve kanvastan üretilmiş Champs-Élysées çantasını öne çıkaran bir vitrin yeniden kurgulanıyor.
‘Renkler, Formlar ve Malzemeler’ salonunda ziyaretçiler, cesur renk paletleri, dikkat çekici siluetler ve lüks malzemeler aracılığıyla Art Deco’nun görsel sözlüğünü keşfediyor. Bu ögeler, Louis Vuitton’un tasarım anlayışını bugün hâlâ beslemeye devam ediyor.
Ardından gelen ‘Eskizden Reklama: Yaratıcılığın Süreci’ başlıklı bölüm, Gaston-Louis Vuitton’un nesne tasarımından tanıtım materyallerine kadar tüm yaratıcı süreci nasıl yönettiğini ortaya koyuyor. Bulutlar, stilize insan profilleri ve sekizgen formlar gibi tekrar eden motifler, bu sürecin görsel imzaları olarak öne çıkıyor.
Sergi yolculuğu ‘Seyahatte Zarafet’ bölümüyle tamamlanıyor. Burada Art Deco’nun uluslararası etkisi, modern ulaşımın cazibesiyle hayat buluyor. Lüks trenlerden transatlantik gemilere, seyahat hem ilham kaynağı hem de varış noktası olarak öne çıkıyor. 1920’lerden arşiv parçaları, günümüz tasarımlarıyla diyalog kuruyor: Kadın Koleksiyonları Kreatif Direktörü Nicolas Ghesquière’in New York’un Art Deco mimarisinden esinlenen 2020 Cruise koleksiyonu, Erkek Koleksiyonları Kreatif Direktörü Pharrell Williams’ın tasarımları, ayrıca Marc Jacobs ve Kim Jones’un Jazz Çağı’nın enerjisini yansıtan görünümleriyle sergilenen eserler arasında yer alıyor.