İYİ HİSSET - SAĞLIK

'Basit ve mutlu yaşam' üzerine...

Hayatımızda bize bir şey katmayan, hatta aksine bizden bir şeyler çalan her türlü fazlalıktan arınarak yaşamak... Mutlu olmak belki de bu kadar basit! Son günlerde, ‘basit ve mutlu yaşam’ felsefesiyle dikkatleri çeken Eğitimci, Yazar Selen Baranoğlu ile tüketim çılgınlığı çağında nasıl mutlu yaşanabilir konusunu konuştuk.

profil
BT Ekip
15.09.2021
'Basit ve mutlu yaşam' üzerine...

Hayatımızı basitleştirerek yaşamak, etrafımızdaki her şeyin farkında olarak yaşamayı tanımlıyor aslında. Başka bir deyişle, çevremizin tamamen farkında olup, kasıtlı olarak yaşamamızı tanımlıyor. Hayatımızı basitleştirerek yaşamak, yaptığı seçimlerin sebebini bilen, yaşamını kendi oluşturduğu önceliklere göre yaşayan, kendi değerinin farkında, sevdiği işleri yapıp bir şeyler üreterek var olmayı tercih eden insan hayatını tanımlıyor. Hayatımızda bize bir şey katmayan hatta aksine bizden bir şeyler çalan her türlü fazlalıktan arınarak yaşamaktan bahsediyorum. Kolay değil. Özellikle bu devirde, dalgaların üzerine gitmek gibi. Fakat hayatımız için biçtiğimiz değer onun için harcadığımız çabada yatar. Bu yüzden basit ve mutlu yaşam yoluna girmek, bir insanın kendine yapabileceği en değerli yatırım aslında.

Günümüzde birçok insan tüketime dayalı mutluluğun peşinden koşmakla o kadar meşgul ki, gerçek mutluluğu sürekli ıskalıyor ve bunun farkında bile değil. Mutluluğu sürekli bizde olmayan şeylerde arıyor ve o şeylere sahip olduktan sonra o geçici hazzın etkisinden hemen çıkıveriyoruz. Aslında bunun adı mutluluk değil, bir dopamin bağımlılığı. Sürekli yeni olana, bizde olmayana kafayı takıyor ve gerçek mutluluğu bir şeylere sahip olmakla eş tutuyoruz. Oysa işin aslı, mutluluk kovaladıkça bizden kaçmaya devam ediyor. Hayatlarımızı eşya, insan, görev, sorumluluk, zihin karmaşası ile o kadar fazla dolduruyoruz ki, bu kadar fazlalığın içinde hep gözümüzün önünde duran o yalın mutlu olma halini unutuyoruz. Oysa asıl mutluluk, üzerimize aldığımız yüklerden kurtuldukça, azaldıkça, arındıkça ve eledikçe kendini gösteriyor zaten. Basit ve Mutlu Yaşam kitabımla o kadar çok insandan bu konuda olumlu geri dönüş aldım ki, tüm bunlar bana bu yolculuğun ne kadar çaba gerektirirse gerektirsin insanı kendine yakınlaştıran bir süreç olduğunu yine yeniden gösterdi.

Aslında gerçekten mutlu olmak için hazır reçetelere ve herkese verilen standart öğütlere ihtiyacımız yok. Tek yapmamız gereken öncelikle bizi kendimizden uzaklaştıranları hayatımızdan çıkarmak. Bunlar eşya olabilir, insan olabilir, üzerimize gereksiz yere aldığımız görev ve sorumluluklar olabilir. Ve tüm bunlar oldukça kişiseldir aslında. Birinin hayatındaki gereksiz bir detay, bir başkası için elzem olabilir. O yüzden ‘hayatından şunları çıkart, şunları tut’ diyenlere pek kulak asmamak gerekir. Temelde herkes için geçerli iki madde var: 1. Önceliklerini belirle 2. Fazlalıkları ele. Evimizde, zihnimizde ve çevremizde nicelik yerine niteliğe önem vermeye başladıkça mutluluğun bizim dışımızdaki faktörlerle değil de bire bir bizim hayatı algılama şeklimizle alakalı olduğunu fark edeceğiz zaten. Bu röportajı okuyan herkese, şimdiden kendine yaklaşma yolunda ‘iyi yolculuklar’ demek istiyorum. Unutmayın, hayatınız onun için harcadığınız çabaya fazlasıyla değer.

Henüz 27 yaşındaydım ve bir yaşında bir oğlum vardı. O zamanlar tek çocuklu hayatımın ilk günleriydi. Bir yandan çocukla birlikte topyekun değişen yeni bir düzene uyum sağlamaya çalışırken diğer yandan bu yeni düzen içinde kendi benliğimi yeniden inşa etmeye çalışıyordum. Kolay değildi... Nasıl kolay olsun ki? O zamana kadar hayatımda yıllardır yapmaktan keyif aldığım hobilerim, iyi ve kaliteli bir sosyal hayatım, düzenli olarak katıldığım kültürel etkinlikler, bol eğlenceli tatiller ve sevdiğim şeyleri yapabilmek için yeterli zamanım vardı. Lakin çok geçmeden üzerime giyindiğim bu yeni annelik kimliğimle eski kimliklerimin çatışmaya başladı. Eskiden zaman bulduğum şeylere zaman ayıramaz oldum. Hayatım bambaşka bir boyuta geçti. Çocuğumla zaman geçirmek dünyanın en güzel şeyi gibiydi, ama el ayak çekilince beni ben yapan diğer kimliklerimin çığlıklarını duymaya başlıyordum. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Öncelikle üzerime gelen ve beni daraltan her şeyin sorumlusunu hayatıma katılan bu küçük adam ve beni bir türlü anlayamayan yakın çevrem olarak görüyordum. Biriktirdiğim, düşünmeden satın aldığım, kendimi asla ait hissetmediğim bir sürü yığının arasında kaybolduğumu fark ettiğim gün, her şeyin sorumlusunun ben olduğumu kavradım. Ve sonrasında, dışarıya yönelttiğim bütün okları kendime çevirdim.

Bir müddet öylece kaldım, nereden nasıl başlamam gerektiğini kavramaya çalıştım. Sonra yaşadığım her şeyi, hiçbir ekleme ve çıkarma yapmadan yazmaya başladım. Yazdıkça ruhum hafifledi. Ruhum hafifledikçe evdeki yığınlar daha da fazla üzerime gelmeye başladı. Ve ben de yazmanın ötesinde, eyleme geçerek ilk adımımı attım. İlk yaptığım şey kocaman bir gardırobu alaşağı edip, elimde sayılı parça kalana kadar her şeyi evden göndermek oldu. Sonrasında hayatımdaki tüm gereksizleri eledim. Ama bununla biter mi? Bu süreçte bir sürü insanı da çıkardım hayatımdan. Kimi kendi gitti ve bunun için minnet duyuyorum. Kimini ben uğurladım. Ve hiç pişmanlık duymadım hayatımdan çıkanlar için. Bu süreçte hayatımın dönüştüğü yeni durum için ‘Basit ve Mutlu Yaşam’ tabirini buldum. Aslında basit kelimesinin olumsuz da algılanabileceğini ve İngilizcedeki ‘simple’ kelimesinin tam karşılığı olmadığını bile bile oluşturdum bu adı çünkü basit olanın kolay demek olmadığını keşfettim. Basit olan, direkt ve etkili olandı ama ciddi bir emek istiyordu.

Aynı zamanda yetişkinler için Sınırları Aşmak, Basit ve Mutlu Yaşam, Bana Bi Sade, çocuklar için Sıkıntı Yok kitaplarını yazdım. Halen de yazmaya devam ediyorum. Yeni kitaplar yolda. Öte yandan ise, iki çocukla akademik hayatımı sürdürüyor, eğitimler veriyor, hayatımı önceliklerime göre yaşamak için #durmacabala demeye ve @selenbaranoglu hesabımdan paylaşımlar yapmaya devam ediyorum. 

 

Selen Baranoğlu 

'Basit ve mutlu yaşam' üzerine...
Önceki ve Sonraki
Haberler
istanbul psikolog psikolog