İYİ HİSSET - SAĞLIK

17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü: Sessiz katil hipertansiyon hayatı tehdit ediyor

“Dünyada ve ülkemizdeki birincil ölüm nedeni, hâlâ kalp-damar ve dolaşım sistemi hastalıkları” diyen Türk Kardiyoloji Derneği, hipertansiyon konusunda farkındalık yaratmak amacıyla her yıl kutlanan 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü’nde yeniden uyarıyor. Dernek, kardiyovasküler hastalıklar için en önemli risk faktörlerinden biri olarak kabul edilen hipertansiyona ilişkin önemli açıklamalarda bulundu

17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü: Sessiz katil hipertansiyon hayatı tehdit ediyor

Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) Başkanı Prof. Dr. Vedat Aytekin, Türkiye’de erişkin her 3 kişiden 1’inin yüksek tansiyon hastası olduğuna dikkat çekiyor: “Hipertansiyon; görülme sıklığı son derece yüksek olan, çok yaygın bir hastalık. Hipertansiyondan muzdarip birçok insan, semptomları olmadığından, hipertansiyona sahip olduğunun bile farkında değil. Maalesef çoğu zaman, insanlar kalp krizi veya felç geçirdikten sonra bu acı gerçeği öğreniyor. 140/90 mmHg eşik değer alındığında ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 31.2’sinde hipertansiyon mevcut. Yani her üç erişkinden biri hipertansif. Yaşla görülme oranıysa giderek daha da artıyor; 70’li yaşlarda her üç kişiden ikisi hipertansif hale geliyor.” 

Hipertansiyonun dünya genelinde erişkinlerde ölüme yol açan risk faktörleri arasında ilk sırada olmasının, erişkinler açısından belki de en önemli halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Vedat Aytekin, sözlerine şöyle devam ediyor: “Hipertansiyon sinsi seyirli bir hastalıktır ve belirtileri son derece siliktir. Baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması gibi genel belirtiler verebilir ancak kronik yükseklikte bu belirtiler de olmayabilir. Bu durum da tanı konmayan hastaların tedavisiz yaşamalarına yol açıyor. Ancak kronik kan basıncı yüksekliği, kalp damar hastalığı, böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği, beyin kanamaları ve felç için ana risk faktörünü oluşturuyor.”

Hastalığın teşhisindeki en önemli adımın kan basıncının ölçülmesi (tansiyon ölçümü) olduğunun altını çizen Prof. Dr. Vedat Aytekin, bunun hayati önem taşıdığını söylüyor: “Hipertansiyon tanısının konabilmesi içinde ilk adım olarak kan basıncını ölçmek, bunun değerini bilmek gerekiyor. Biz de Türk Kardiyoloji Derneği olarak üç yıl önce ‘Değerini Bil Kampanyası’nı başlattık. Halkımıza ‘Kan basıncını ölç veya ölçtür, değerini bil. Hipertansiyonun varsa erken tanın konsun, önlemleri erken al, tedavine erken başla ki kalp krizi, beyin kanaması, böbrek yetersizliği, felç geçirme ve görme kaybı riskin azalsın’ diyoruz. Amacımız, toplumumuzda hipertansiyon tanı ve tedavi oranlarının artırılarak buna bağlı risklerin en aza indirilmesidir.”

Prof. Dr. Vedat Aytekin, Türkiye’de her 100 hipertansiyon hastasından 45’inin tansiyonunun yüksek olduğunun farkında olmadığını söylüyor: “Hipertansiyonun silik semptomlarından dolayı tanı oranları da düşük oluyor. Birçok hipertansiyonlu hasta hiç tanı almadan yaşamaya devam ediyor. Ülkemizde hipertansiyondan haberdar olma oranlarında eskiye göre bir miktar düzelme olmakla birlikte hipertansiyonu olan hastaların ancak yüzde 55’i, tansiyonunun yüksek olduğunu biliyor. Yani her 100 hipertansiyonlu vatandaşımızın 45’i tansiyonunun yüksek olduğunun farkında dahi değil. Bu oran erkeklerde, kadınlara göre daha da kötü; erkeklerimizin yüzde 59’u, kadınların ise yüzde 33’ü hipertansiyon hastası olduğundan haberdar değil. Görüldüğü üzere önemli bir hasta grubu, tansiyon yüksekliğinin farkında dahi değil. Tabii ki bu hastalar tanı alamadıkları için tedavi de göremiyorlar. Hedefimiz elbette bu hastaların tamamının tanısının vaktinde konulması ve uygun tedavilerinin yapılarak ülke düzeyinde riskin minimuma indirilmesidir.” 

Hipertansiyon tedavisinin yalnızca ilaç kullanımından ibaret olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Vedat Aytekin, bu konuda dikkat edilmesi gerekenleri şöyle anlatıyor: “Hipertansiyon tedavisi denildiğinde sadece ilaçlar akla gelmemelidir. Yaşam biçiminin düzeltilmesi, tuzsuz diyet, sigara ve alkolün bırakılması, düzenli spor yapılması, fazla kilolu kişilerin kilo vermesi; her hipertansiyon hastasının mutlaka uyması gereken önlemlerdir. Sadece tuzsuz yemek ile veya kilolu adlandırılan bir hastanın 10 kilo vermesiyle bile, bir antihipertansif ilacın etkisi kadar kan basıncında düşüş sağlanabilir. Dolayısı ile bu önlemler yabana atılmamalıdır.”

Önceki ve Sonraki
Haberler
istanbul psikolog psikolog