Michael Chaves’in yönetmenliğini üstlendiği ‘Korku Seansı 4: Son Ayin’ (The Conjuring: Last Rites), serinin en karanlık hikâyesini sinemaseverlerle buluşturuyor. 1970’lerin sonunda Smurl Ailesi’nin yaşadığı ürkütücü vakadan esinlenen film, Pennsylvania’da başlayan doğaüstü olayların giderek şiddetlendiği bir dönemi anlatıyor. Warren çifti, bu kez yalnızca bir ailenin değil, kendi inançlarının da sınandığı şeytani güçlerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Atmosferiyle serinin köklerine dönen yapım, korku severler için tüyler ürpertici bir deneyim vaat ediyor.
H. Orçun Kutlu’nun yönetmenliğini yaptığı ‘Kâfir 2: Kurban’, Anadolu korku geleneğini günümüzle buluşturan devam filmi olarak dikkat çekiyor. İlk filmde annesinin gizemli ölümüyle sarsılan Zeynep’in hikâyesi, bu kez babasının aynı esrarengiz biçimde öldüğünü öğrenmesiyle derinleşiyor. İstanbul’da teyzesiyle yaşayan genç kadın, ailesinin geçmişine dair sırları çözmek için köye döner; ancak orada karşılaştığı doğaüstü güçler, onu kaçamayacağı kanlı bir kabusa sürükler.
Haktan Özkan imzalı ‘Güneşin Karanlığında Kosova’, savaş sonrası Balkanlar’da geçen politik gerilim yüklü bir hikâyeyi beyazperdeye taşıyor. Bosna’daki operasyonlardan sağ kurtulan Mirsad, eski dostu Haris ile birlikte Aliya İzzetbegoviç’in yakın arkadaşı Mete Albay’ın talimatıyla Kosova’ya gönderilir. Burada hem geçmişten gelen hesaplaşmalar hem de yeni bir direniş hareketinin gölgesinde kendini tehlikeli bir çatışmanın içinde bulan Mirsad, hayatta kalmak için savaşmak zorunda kalır.
Oscar Wilde’ın ölümsüz eserinden uyarlanan animasyon filmi ‘Canterville'in Gizemli Şatosu’ (The Canterville Ghost), İngiltere kırsalındaki eski bir şatoda yaşayan hayalet Sir Simon’ın macerasını anlatıyor. Yüzyıllardır konağa musallat olan bu hayalet, yeni taşınan Amerikalı aileyi korkutmaya çalışsa da karşısında hiç de alışık olmadığı bir direnç bulur. Cesur ailenin genç kızı Virginia, hayaletin sırlarını çözerek onun özgürlüğe kavuşmasının anahtarı haline gelir. Mizah ve heyecanı birleştiren yapım, ailece izlenebilecek sıcak bir animasyon olarak öne çıkıyor.
Dag Johan Haugerud’un yazıp yönettiği Norveç yapımı ‘Hayaller’, ilk kez aşık olan genç öğretmen adayı Johanne’nin duyguların karmaşasıyla sınandığı içten bir öykü sunuyor. Ella Øverbye’nin canlandırdığı Johanne, öğretmenine duyduğu yoğun aşkı duygulu yazılara dönüştürür; bu samimi ifadeler önce annesi ve büyükannesinin tepkisini çeker ama kısa süre sonra edebi gücüyle herkesin iç dünyasına dokunur. Aşk, cinsellik ve kendini keşfetme temalarını kuşaklar arası bakış açısıyla işleyen film, Berlin Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü kazanan üçlemenin son halkası.
Mahsun Kırmızıgül'ün hem yazıp yönettiği hem de rol aldığı ‘Mucize’, 1960’ların darbe sonrası Türkiye’sinde geçiyor ve Ege’nin cennet gibi bir yanından Anadolu’nun ücra bir köyüne tayin edilen idealist öğretmen Mahir’in (Talat Bulut) hikâyesini anlatıyor. Yoksulluk ve cehaletin hüküm sürdüğü ortamda, eğitime aç çocuklarla kurduğu bağ onu umudun sesi haline getirirken, kalbi ise engelli genç Aziz’e yardımcı olma çabasıyla atıyor. Film, hem dramatik sahnelerle hem de sıcak toplumsal dayanışma mesajıyla izleyiciye dokunuyor.
Büyük bir şirketin muhasebecisi olan Servet, para hırsıyla gözü dönmüş karısının gazına gelerek, şirketin internet hesapları üzerinden azımsanmayacak miktarda bir parayı patronundan çalmak amacıyla plan yapar. Bu planın bir parçası da en yakın arkadaşı olan Gökhan’dır; Servet parayı Gökhan’ın hesabına aktarıp herhangi bir olumsuz durumda suçu onun üzerine yıkmayı hesaplar. Diğer iki arkadaşı da bu hain planın figüranı olacaklardır. Ama unuttuğu iki şey vardır; birincisi, en az kendisi kadar kurnaz ve saf olan kankaları, ikincisi ise çakallık yapmaya çalışırken zaten çakalların alengirli oyunlarının tam ortasına düşecek olmalarıdır. Dört kafadar başlattıkları bu işi beklenildiği gibi ellerine yüzlerine bulaştırırlar ve başlarına gelmedik bela kalmaz. Kısa yoldan para kazanmak uğruna bindikleri geminin dümeni onları, akıllarına bile gelmeyecek çılgın ve eğlenceli bir maceraya sürükleyecektir.