Burayı açarken Koku kitabından nasıl ilham aldınız?
Süskind’in Koku kitabını ilk olarak yirmili yaşların başında okumuş ve çok etkilenmiştim; nasıl ki olayları ve insanları algılayış biçimimiz yaş aldıkça değişiyorsa, kitapları ve filmleri algılayışımız, bize söyledikleri de zaman içerisinde başka bir anlam kazanabiliyor. Kitabı okuduktan neredeyse 15 sene sonra (2006) filmini seyredince kitabı tekrar okudum ve büyülendim. Her insanın bir kokusunun olması fikri bana bu kokuyu duyabilme tutkusu verdi diyelim...
Yaklaşık on senedir süren bu tutkunun, eğitim, öğrenme ve bilme isteğiyle kalmayıp bir işe, bir dükkana ve bir üretim laboratuvarına dönüşmesinde bana etki eden şeylerden biri de 2000 yılında izlediğim Çikolata filmi olmuştur; o küçücük dükkandan, oradaki sihirli havadan basit olanın güzelliğinden, içeri girenleri etkisi altına alabilme gücünden öyle etkilenmiştim ki, hayat amacım ne ise onu yansıtabileceğim, içimdekini aktarabileceğim böyle bir yerim olmasını çok çok derinden dilemiştim ve üç senedir de amacım olduğunu bildiğim şeyi bu küçük dükkanda yapabildiğim için çok şanslı ve mutluyum.
Sizce kokuyu oluştururken dikkat edilmesi gerekenler neler?
Evrende varolan her şeyin bir titreşimi vardır, dolayısıyla bizim ve bitkinin ruhu dediğimiz damıtılmış öz yağının da. Herkese iyi gelecek olan koku, herkesin kokusu da kendi titreşimi ile uyumlu olacak ona ruh-beden-zihin dengesi verecek ve onu daha yukarı taşıyacak olan olmalıdır.
Sizce koku gerçekten bir güç kaynağı mı? "Kokulara egemen olan, insanın kalbine egemen olurdu." Cümlesini kitapta çok beğenip altını çizmiştim. Size bu söz ne düşündürüyor?
Koku kesinlikle bir güç kaynağıdır banagöre… Beş duyu organımız içerisinde bilinçaltımıza etki edebilen tek duyumuz kokudur. Ve bilinçaltı kalıplarını değiştirebilmenin ne kadar güç olduğunu, bazen bir ömrün bile tek bir kalıbı değiştirebilmeye yetemediğini düşündüğümüzde kokunun gücünü daha iyi anlayabiliriz.
“Kokunun öyle bir inandırıcılığı vardır ki, sözden, gözle görmekten, duygudan iradeden daha güçlüdür" bu cümle de kitapta en beğendiğim cümlelerden biriydi…
Benim de en sevdiğim satırlarından biri… Ve evet, onu biricik yapan bilinçaltına olan etkisidir, ona bu gücü veren, bu kadar güçlü kılan da budur.
Yalnız burada çok önemli bir şeyin altını çizmek istiyorum. Kitap 18.yüzyıl Fransa’sında yani 1700’lü yıllarda geçmekte ve o zamanlar hazırlanan parfümler aynı bizim şu anda Aromaterapi’de (kokuterapisi) kullandığımız şekliyle, bitkinin özünün (ruhunun) distilasyon veya preslenmesiyle elde edilmiş saf özlerden hazırlanıyordu, ona gücü veren buydu, gücünü bundan alıyordu. Günümüzde kimyasal esanslardan yapılmış, kokladığımızda gerçekten de muhteşem kokan parfümlerin her ne kadar güzel koksa da titreşimleri yoktur ve titreşimi olmayınca da yukarıda bahsettiğimiz güç de yoktur.
Ve son olarak Homemade Aromaterapi ile ilgili paylaşmak istediklerinizi ekleyebiliriz.
Homemade Aromaterapi, 2012 yılında sekizs enelik bir tutku, eğitim ve emeğin sonucunda, 6 bin yıllık geçmişe sahip olan aromaterapinin günümüzde unutulmaya yüz tutmuş bilgilerini koruyabilmek, unutulanları tekrar ortaya çıkarabilmek ve en önemlisi de bu kokuların, uçuçu ve baz yağların beynimiz ve vücudumuz üzerindeki paha biçilmez etkilerini anlatıp, bunları günümüz şartlarına uygun şekilde herkesin yararlanabileceği bir şekilde sunabilmek için kurulmuş bir dükkan ve elde üretim yapan bir laboratuvardır . Umarım her ne kadar büyürsek büyüyelim hep elde, hep porselen havanlarda üretmeye devam edebilelim istiyorum.