ARA
Iris van Herpen'in Paris Haute Couture Haftası'nda sunduğu yeni koleksiyonu Sympoiesis gören herkesi büyüledi. Ünlü tasarımcı, yaklaşık 20 yıldır organik olanın ilkel ritmi ve teknolojik olanın insani zorunluluğuyla uyum içinde çalışıyor. Sympoiesis koleksiyonu, bu ikisinin birbirine bağımlılığının giderek artan kırılganlığını gözler önüne seriyor.
Parçalanan simbiyozu yönetmek için Van Herpen; kavramsal bir geçit olarak okyanusun genişleyen, yaşam veren gücüne yöneliyor, ekolojik dönüşümüne tanıklık ediyor ve bunu yarı saydam katmanlı dokular, sıvılaştırılmış formlar ve gelgit gibi yükselip alçalan siluetler aracılığıyla kumaşa aktarıyor.
James Lovelock'un Gaia teorisinden ilham alan tasarımcı; okyanusu tekil bir ekosistem olarak değil, daha geniş bir biyosferik bilincin parçası olarak inceliyor. Lovelock, "Okyanus, atmosfer ve iklim birbirine bağlıdır. Bunlar bağımsız sistemler değildir; kendi kendini düzenleyen bir kumaşta sıkıca örülmüşlerdir" diyor. Bu nedenle koleksiyon, gezegenimizdeki en büyük ve en önemli ekosistem olan ve soluduğumuz oksijenin yarısından fazlasını üreten okyanusla nasıl bir olduğumuzu araştırıyor.
Koleksiyonunda okyanusun tehlikeli halinin yanı sıra içsel güzelliğini de aktarmayı amaçlayan Van Herpen, vahşi gelgit gücünden amorf organizmalarına kadar formlarının tüm yelpazesini somutlaştırmak için defilesinde dansçı Loie Fuller'ın serbest form hareketinden yararlandı. Van Herpen'in uzun zamandır ilham perisi olan dansçı, hareket halindeki kumaşın öngörülemezliğini benimsedi, kendini ipekle sardı ve vücuduyla çizdiği doğaçlama hayali şekilleri genişletmek için bambu değneklerini kullandı. Van Herpen, "Performanslarında doğa güçleriyle diyalog halinde gibi görünüyor. Benim gözümde o, hareketin, ışığın ve kumaşın bir simyacısıydı ve dansı heykele dönüştürdü" diyor.
Defilede, usta parfümcü Francis Kurkdjian'ın gösteriye özel olarak yarattığı özel parfümü; sahnedeki modellere eşlik etti. Kurkdjian , iş birliği hakkında "Parfüm, görünmez bir dalga, bir giysinin hareketini uzatabilen ruhun bir nefesidir" deyip ekliyor: "Iris Van Herpen için, siluetlerinin şiirselliğini genişleten bir koku koku istedim: Derin, su altından, tanıdık ama neredeyse gerçek dışı, gerçeküstü... Duyusal ve ışıltılı, gizemli ve canlı bir akış hayal ettim."
"Bu koleksiyon, doğanın kendisiyle bir iş birliği. Ekolojik acil durum ve biyoçeşitlilik kaybının yaşandığı bu dönemde, biyotasarım bizi malzemeleri 'kullanma' biçimimizi yeniden düşünmeye ve tüm insan tasarımının sadece doğadan ilham almakla kalmayıp onunla bütünleştiği bir gelecek hayal etmeye davet ediyor" diyor Van Herpen ve devam ediyor: "koleksiyon insanlar ve doğa arasındaki karşılıklı bağımlılığı vurgulayarak; bedeni izole bir şey olarak değil, modanın canlı, duyarlı ve doğal dünyayla derin bir şekilde bağlantılı hale geldiği bir ekosistem olarak görüyor."
