İYİ HİSSET - SAĞLIK

Sosyal medya ve gerçek hayat arasında denge kurmanın yolları

Uzmanlar sosyal medya bağımlılığının ciddi kişilik bozukluklarına yol açabileceği ve ağır sonuçlar doğurabileceği yönünde uyarıyor. Kişisel Gelişim Uzmanı Turhan Güldaş, teknolojik her gelişmenin iyi ve kötü yanları olabileceğine değinerek olumlu faktörleri hayatımıza entegre etmemiz gerektiğini savunuyor. Güldaş, internet ve sosyal medya bağımlısı olmadan pozitif yönleri nasıl kullanabileceğimiz konusunda önerilerde bulunuyor.

profil
BT Ekip
17.05.2021
Sosyal medya ve gerçek hayat arasında denge kurmanın yolları

Sanal dünyanın etkileşimi insanları gittikçe gerçeklikten uzaklaştırıyor. Sosyal medyada gerçek olmayan hayatlar yaratılıyor. Sosyal medya hayatımızın en güzel kısımlarını seçip sergilediğimiz bir platforma dönüştü. Bu da kişide gelgitlere yol açıyor, kişilik bozuklukları yaratıyor. Bireyleri yalnızlaştırıyor zira sanal bir hayat, sanal bir dünya. Dostluklar ve arkadaşlıklar da haliyle sanal. Gerçek değil. İnsanlar nasıl bir hayat yaşamak istiyorlarsa önce kurguluyorlar sonra da sosyal platformlarda yansıtıyorlar. Güzellikler filtrelerle sunuluyor, bakış açıları ayarlanıyor… Çoğu paylaşımlar, kişilerin varmış gibi gösterdikleri üzerine. Bu ve benzeri durumlar, kişilerin özgüven eksikliğinin sonucu. Doğallıktan uzaklaşmadan sanal dünyayı, yakınlarımızdan veya dostlarımızdan haber almak amacıyla kullanmak gerek. Başka hayatları gözetleme, öykünme hisleriyle yaklaştığınız sanal dünya, sizi eninde sonunda mutsuz edecektir.


Sosyal medya insanların yaşayamadıklarını yaşadıkları ve gösterdikleri, var gibi gösterme platformu haline geldi. Sosyal medyanın bu şekilde kullanılması kişilik bozukluğuna yol açıyor. Çünkü o yarattıkları dünyaya, bir süre sonra kendileri de inanmaya başlıyorlar. Sonradan gerçek hayatta olmadığı zaman depresyona girebiliyorlar. Sanal platformların gerçek olmasını beklememek gerek. Bunun farkında olalım ve bu bilinçle kullanalım. 


İnsanların en önemli 3 duygusu; takdir edilme ihtiyacı, kabul edilme ihtiyacı ve beğenilme ihtiyacı. Bu üçlü, her insanın içerisinde az veya çok var. İnsanın en zayıf yönlerini oluşturuyor. Sosyal medya ile insanlar bu eksik yönlerini tatmin ediyorlar. Fotoğraf paylaşıyor, beğeni alıyorlar, beğenilme ihtiyacını karşılıyorlar… Paylaşım yapıyorlar, takdir ediliyorlar, takdir edilme ihtiyacını karşılıyorlar… İşte bu eksik yönler sonucunda bağımlılık ortaya çıkıyor. Bu duyguları tatmin ediyor. İnsanların bilinçaltında önemli noktalara dokunduğu için bağımlısı haline geliyorlar. Emin olun bu bir bağımlılık. Sigara, alkol veya madde bağımlılığı gibi. Uyanır uyanmaz ilk işiniz sosyal medya hesaplarınıza bakmaksa burada bir sorun var demektir. Günde 3-4 saatimizi orada geçirmeyelim. Aksi takdirde gerçek yaşamla bağlarınız zayıflayacaktır. 


Günümüzde belli başlı alışkanlıklar da değişti. Örneğin kitap okuma veya kütüphaneye gitmek gibi. O halde sosyal medya ve interneti, bilgiye ulaşmak için kullanalım. İnsan kendini geliştirmek istiyorsa aynı konu hakkında binlerce video var. Yabancı dil mi öğrenmek istiyorsunuz ya da kişisel gelişime mi meraklısınız, o halde internette araştırıp ehil kişilerin videolarını izlersiniz, verdikleri eğitimleri, tavsiye ettikleri yöntemleri uygulayabilirsiniz. Her konuda çok fazla kaynak var. Yemek yapmak, spor, bir eşyayı tamir etmek vb. aklınıza ne gelirse… Mühim olan sosyal medyayı sosyal fayda etkeniyle kullanmak. Yani bir öğrenci boş zamanlarında sadece sosyal medya paylaşımlarına bakmasa yabancı dille ilgili bir video izlese, kendini sürekli geliştirebilir. Derslerine paralel araştırmalar yapabilir. Bir meslek sahibi kendi mesleğini daha iyi icra edebilmek için dünyadaki gelişmeleri takip edebilir. Bir sporcu diğer sporcuların neler yaptığını, kendisini nasıl geliştirdiğini, nasıl ideale ulaştığını internet sayesinde öğrenebilir. Ve global olarak düşünmeyi, global olarak bilgiyi paylaşmayı sağlayan bir faktör olarak kullanabilir, kullanmalıdır.


Elbette interneti bilgiye ulaşmak için kullanmalıyız. Ancak kitap okumayı da unutmadan… Kitabı unuttuk, okuyup kişisel gelişimimize emek vermeyi es geçtik. Sanal ortamda her şey var, kopyala yapıştır bir dünya düzenine doğru sürükleniyoruz. Dikkat! Kitap okumak, farklı bir etkinliktir; gözlerin bir şeyi görmesi, sayfalarda notlar almak, ilerleyen zamanlarda kitabı tekrar gözden geçirmek, alıntılar yapmak vb. farklı bir öğrenme potansiyeli yaratır. Yani hafızanın çalışması, bilgileri depolamak, önermeleri irdelemek açısından okumak çok önemli bir yöntemdir. İnternetten okumak ise bambaşka bir şeydir. İnternette genellikle çok daha fazla etki altında kalarak, manipüle edilerek oluşturulmuş bilgilerin bombardımanı altında kalıyoruz. Yani kişinin kendi kendine, kendi inisiyatifiyle analiz etme yeteneğini ortadan kaldırıyor. Dolayısıyla da klasik yöntemlerden uzaklaşmamak lazım. Ancak kitaplar e-kitap olarak da okunabilir. Herhangi bir tablet ile yüzlerce binlerce kitabı saklayabiliriz. Bu da bizim için elektronik kütüphane özgürlüğü...

Bonus: Karantinada en çok okunan 10 kitap

 


İnsanların hayatlarında manevi yönden yükünü kaldıramayacakları olaylar da oluyor. Örneğin hastalıklar, ölüm vb. bunları paylaşmak, duyguları anlatmak, acıları dindirmek, destek görmek anlamında olumlu taraflarını düşünmek gerek...

 


Sosyal medya sayesinde uzaklıklar kayboldu. Dostlarımızın yaşadıklarını izleyebiliyor, hikayelerini paylaşıyoruz. Takipteyiz. Diğer taraftan da internet aracılığıyla görüşüp sohbet edebiliyoruz. Ekran karşısında olsa da yüz yüze sohbet eder gibiyiz. Pandemi sürecinde görüşemediğimiz dostlarımızla aramızdaki mesafeleri internet sayesinde kapattık.


Her yerde olması gerektiği gibi sosyal medyada da kendiniz gibi davranın. Denge önemli. Sanal platforma günde 3 saat ayırdığımız zaman, bu zaman ilişkilerinizden, işinizden hatta çocuklarınızdan uzak kaldığınız zamandır. Ve bu büyük bir kayıptır. Dengeyi iyi kurun ve gerçek yaşamı es geçmeyin. 

Bonus: İyi hissettiren 10 podcast


Önceki ve Sonraki
Haberler