YAŞAM - SEYAHAT

Zenginliğin başkenti Lüksemburg

Lüksemburg, yeşil tepelerle çevrili zarif mimarisi, köklü tarihi ve çok dilli kültürü ile seyahat severlere büyüleyici bir atmosfer sunuyor. Lüksemburg, Avrupa’nın en küçük ülkelerinden biri olmasına rağmen, yüksek refah seviyesi, güçlü ekonomisi ve stratejik konumuyla dikkat çekiyor. Ülkeyle aynı adı taşıyan başkenti ise ‘Zenginliğin başkenti’ olarak anılıyor. Betül Cebeci, Lüksemburg’u yazdı

profil
BT Ekip
23.03.2024
Zenginliğin başkenti Lüksemburg

Dünya üzerinde dükalıkla yönetilen tek devlet olma özelliğini taşıyan Lüksemburg; Belçika ve Hollanda ile birlikte Benelüks ülkelerini oluşturuyor. Lüksemburg ülkesinin başkenti olan ve ülke ile aynı adı taşıyan Lüksemburg şehri ise, Avrupa Birliği’nin üç resmi kurumuna ev sahipliği yapıyor. Avrupa Mahkemesi, Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa Yatırım Bankası Lüksemburg’ta yer alıyor. Avrupa'nın kalbinde yer alan bu ülke, iş ve finans dünyasında önemli bir yer edinmeyi başarıyor. Lüksemburg şehri ‘Zenginliğin başkenti’ olarak anılıyor. 

Lüksemburg şehri ‘iki katmanlı şehir’ olarak biliniyor. Eski kent merkezinin içinde olduğu üst katman ‘Villa Haute’, Alzette Nehri’nin etrafına kurulmuş olan alt katman ise Grund olarak adlandırılıyor. Şehrin bu benzersiz coğrafi yapısı, Lüksemburg’u daha ilgi çekici hale getiriyor. 

İstanbul’dan Lüksemburg’a uçakla 3 saat 20 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Avrupa’nın en işlek havalimanlarından biri olan Lüksemburg Findel Havalimanı şehir merkezine sadece 6 km uzaklıkta bulunuyor. Dünya üzerinde toplu taşımanın ücretsiz olduğu tek ülke Lüksemburg olduğundan havalimanından şehir merkezine toplu taşıma ile gitmek en iyi ve en ekonomik seçenek olarak öne çıkıyor. Havalimanından şehir merkezine toplu taşıma ile ulaşmak isterseniz 29, 16 ya da 117 numaralı halk otobüslerini kullanabilirsiniz. Eski Kent Merkezi’ne ulaşmak için Merkez Tren İstasyonu’nda inip aktarma yapmanız gerekiyor. Yolculuk aktarmalarla birlikte toplamda yarım saat sürüyor. Bununla birlikte Lüksemburg’a diğer Avrupa ülkelerinden trenle ya da otobüslerle ulaşmanız mümkün. BeNeLux turu yaparak, Belçika ve Hollanda’yı Lüksemburg seyahatinize dahil edebilir ya da Lüksemburg’u çevreleyen Almanya ve Fransa’dan kolayca ülkeye ulaşabilirsiniz. 


Lüksemburg, Avrupa Birliği üye ülkelerinden biri. Dolayısıyla bordo pasaportlu Türk vatandaşlarının ülkeyi ziyaret edebilmesi için Schengen vizesine sahip olmaları gerekiyor. Yeşil pasaportlu Türk vatandaşları ise vizeye ihtiyaç duymadan Lüksemburg’a seyahat edebiliyorlar.


Belçika, Almanya ve Fransa’nın çevrelediği ülkede kış ayları çok soğuk ve sert geçiyor. Bununla birlikte oldukça pahalı bir şehir olan Lüksemburg, kış aylarında en düşük sezonunu yaşıyor. Konaklama giderlerinizi azaltmak için uygun kıyafetler seçerek kış aylarında da ülkeyi ziyaret edebilirsiniz. Ancak havanın erken kararacağını, gri ve puslu olacağını ve dondurucu soğuklara maruz kalacağınızı bilmelisiniz. Yaz aylarında sıcaklık artsa da büyük turist kafilelerinin bu küçük şehri epeyce kalabalık hale getirdiği bir gerçek. Lüksemburg’un en yüksek sezonunu yaşadığı yaz aylarında, turistik noktaları ziyaret etmek için uzun sıralar beklemeniz gerekebilir ve şehri ziyaret etmek bütçenizi de epey zorlayabilir. Lüksemburg’a seyahat etmek için en iyi zamanlar ise tüm Avrupa’da olduğu gibi, Nisan-Mayıs ve Eylül-Ekim ayları olacaktır.


Avrupa'nın kalbinde yer alan Lüksemburg, hem iş hem de turizm amaçlı ziyaretçiler için çeşitli konaklama seçenekleri sunuyor. Refah düzeyinin bu kadar yüksek olduğu bir ülkede, yeme içme gibi konaklamaya da epey bir bütçe ayırmak gerekiyor. Şehrin Eski Kent Merkezi, konaklama için ideal bir bölge. Gezilecek turistik noktalar Eski Kent Merkezi etrafında bulunuyor. Bütçe probleminiz yoksa bu bölgede konaklamayı düşünebilirsiniz. Daha ekonomik bir konaklama için, şehir merkezine toplu taşıma ile kolayca ulaşabileceğiniz, Merkez Tren İstasyonu bölgesini tercih edebilirsiniz. Ülkenin doğal güzelliklerini keşfetmek ve şehrin karmaşasından uzak bir bölgede konaklama yapmak istiyorsanız, kent merkezine yaklaşık 2 saat uzaklıkta bulunan Müllerthal Bölgesi’nde ya da Mondorf-les-Bains Bölgesi’nde konaklayabilirsiniz.


Lüksemburg; zengin tarihi, doğal güzellikleri ve kültürel çeşitliliği ile ziyaretçilerine çok sayıda keşif yapma imkanı sunuyor. Bu durum şehri; Ortaçağ tarihini keşfetmek, doğada vakit geçirmek veya kültürel deneyimler yaşamak isteyen turistler için ideal bir destinasyon haline getiriyor. Lüksemburg’u keşfetmek için iki gün ayırmanız yeterli olacaktır. Lüksemburg'da mutlaka görmeniz gereken yerlerden bazıları şöyle sıralanabilir:

Lüksemburg şehrinin Eski Kent Merkezi: UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan bu tarihi merkez; dar sokakları, eski binaları ve muhteşem manzaralı terasları ile büyüleyici bir atmosfere sahip. Corniche yolu, şehrin ‘en güzel balkonu’ olarak kabul ediliyor.

Bock Kayalıkları ve Tünelleri: Lüksemburg Şehri'nin temellerinin atıldığı ve şehrin savunma sistemlerinin bir parçası olan bu kayalık bölge ve altındaki labirent gibi tüneller, şehrin tarihine ışık tutuyor. 1994 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine girmeyi başaran Bock Tünelleri’nin yapımı 1644 yılına dayanıyor.

Büyük Dük Sarayı: Lüksemburg, dünya üzerinde Dükalık sistemiyle yönetilen tek ülke olma özelliğini taşıyor. Bu saray günümüzde hala Dük’ün ikametgahı ve devlet işlerini yürüttüğü yer olarak kullanılıyor ve turistlerden büyük ilgi çekiyor.

Adolphe Köprüsü: Petrus nehri üzerinden geçişi sağlamak için inşa edilen köprü, tren garı ile kent merkezini birbirine bağlıyor.

Notre-Dame Katedrali: 1612 yılında Belçika’dan gelen din adamları tarafından inşa ettirilen katedral, Rönesans tarzı mimarisiyle dikkat çekiyor.

Lüksemburg Gül Bahçesi: Etkileyici manzarası ve rengarenk çiçekleri ile bilinen bu bahçe, şehir merkezine yakın bir konumda bulunuyor ve şehrin en huzurlu bölgesi olarak anılıyor.

Philharmonie Luxembourg: Modern mimarisi ile dikkat çeken bu konser salonu, dünya çapında ünlü orkestraları ve sanatçıları ağırlıyor.

Gaullaume II Meydanı: Hollanda Kralı ve Lüksemburg Dükü II. William’ın atlı heykelinin bulunduğu meydan.

Lüksemburg Modern Sanat Müzesi: Çağdaş sanatın önde gelen eserlerine ev sahipliği yapan bu müze, ilgi çekici sergileri ile sanatseverlerin ilgisini çekmeyi başarıyor.

Grund: Şehrin alt kısmı olarak adlandırılan Grund; dar sokakları, renkli evleri ve kalesiyle büyüleyici bir atmosfer sunuyor. Şehrin üst kısmından Grund’a asansörle ya da yürüyerek inebiliyorsunuz.

Lüksemburg Kalesi: Avrupa'nın en büyük ve en iyi korunmuş Ortaçağ kalelerinden biri olan bu kale, görkemli mimarisi ve tarihi ile ziyaretçileri etkilemeyi başarıyor.

Vianden Kalesi: Lüksemburg'un kuzeyinde yer alan bu muhteşem kale, Orta Çağ'dan kalma ve iyi korunmuş bir yapı olarak dikkat çekiyor. Kale, muhteşem manzaraları ve tarihi atmosferi ile ünlü.

Müllerthal Bölgesi: ‘Lüksemburg'un Küçük İsviçre’si’ olarak adlandırılan bu bölge, olağanüstü doğal güzellikleri ile biliniyor.

Echternach: Lüksemburg'un en eski kasabası olan Echternach, etkileyici manastırı ile dar ve Arnavut kaldırımlı sokakları ile ünlü. 

Mondorf-les-Bains: Termal suları ve lüks spa tesisleri ile ünlü bu kasaba, rahatlamak ve şımartılmak isteyen ziyaretçiler için ideal bir yer.

 

Bonus: Şehirde 2 günden fazla zamanınız varsa, şehre toplu taşıma ile 1 saat gibi kısa bir zamanda ulaşabileceğiniz Schengen kasabasını listenize almak isteyebilirsiniz. Lüksemburg, Fransa ve Almanya’nın kesiştiği yer olan bölge, aynı zamanda Schengen Anlaşması’nın yapıldığı yer olduğu için dikkat çekiyor.


Lüksemburg mutfağı, komşu ülkeler olan Almanya, Fransa ve Belçika'nın yanı sıra kendi geleneksel lezzetlerini de içinde barındırıyor. Lüksemburg mutfağı; taze malzemeleri ve basit, doyurucu, pratik lezzetleri ile biliniyor.  Lüksemburg'da mutlaka denemeniz gereken yerel yemekler ise şöyle:

Judd mat Gaardebounen: Tuzlu domuz eti ve fasulye ile yapılan geleneksel bir Lüksemburg yemeği. Genellikle patates püresi ve bazen de bir turşu çeşidi ile servis ediliyor.

Bouneschlupp: Yeşil fasulye, patates, soğan ve domuz pastırması içeren bir çeşit çorba. Bazen içine füme sosis de ekleniyor ve sıcak bir ekmekle servis ediliyor.

Gromperekichelcher: Rendelenmiş patates, soğan, sarımsak ve bazen maydanoz karışımından yapılan ve kızartılarak servis edilen bir tür patates köftesi. Genellikle sokak yiyeceği olarak satılıyor.

Friture de la Moselle: Moselle Nehri'nden çıkan taze balıkların kızartılmasıyla yapılan bir yemek. Genellikle yerel bir beyaz şarap eşliğinde servis ediliyor.

Kachkéis veya Cancoillotte: Eriyebilen bir peynir türü olan Kachkéis, sıcak veya soğuk olarak ekmek üzerinde servis ediliyor ve aperatif olarak tüketiliyor.

Rieslingspaschtéit: Riesling şarabı ile hazırlanan ve jöle ile kaplanmış et pastırması. Soğuk servis edilen bu yemek, Lüksemburg’ta popüler bir aperatif.

Thüringer: Alman kökenli bir sosis türü olan thüringer, Lüksemburg'da da oldukça sık tüketiliyor. Genellikle ızgarada pişiriliyor ve hardal ile servis ediliyor.

Äppelklatzen: Kurutulmuş elma dilimleri ile yapılan ve Noel zamanında çokça tüketilen bir tatlı.

Quetschentaart: Erikten yapılan geleneksel bir Lüksemburg tartı.

Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği bu sevimli şehirde yerel lezzetleri denemek için bütçenize ve damak zevkinize göre bir restoran bulmanız hiç de zor değil. Restaurant Centser Roud Hous’ta Lüksemburg’un yöresel yemeklerinin tadına bakabilir, mekanın ambiyansı karşısında büyülenebilirsiniz. Özellikle genç nüfusun tercih ettiği, Eski Kent Merkezi’nde, oldukça merkezi bir yerde yer alan The Tube veya Urban’da ise keyifle içkinizi yudumlayabilirsiniz.  


Lüksemburg, yokuşlu ve Arnavut kaldırımlı dar sokakları ile, çocuklu seyahatte sizi zorlayabilecek olan şehirlerden biri. Şehrin düzenli ve güvenli olması ise Lüksemburg’u yalnız seyahat etmeyi sevenler için cazip bir yer haline getiriyor. Özellikle hafta sonları gece hayatının canlı olması, bu küçük ülkeyi partneriniz ya da arkadaş grubunuz ile minik bir kaçamak olarak keşfetmek istemenize sebep olabilir. 


Önceki ve Sonraki
Haberler