İYİ HİSSET - SAĞLIK

Kilo vermeyi engelleyen psikolojik etkenler

Biraz fazla kilolu olduğunu düşünen hemen her insan kilo vermek için kolları sıvıyor. Kimi bunu kolaylıkla başarırken kimi de istediği kiloya bir türlü ulaşamıyor. Bunun en büyük nedenlerinden birinin de psikolojik etkenler olduğunu biliyor muydunuz? İstediğiniz kiloya ulaşmak için öncelikle kilo vermeyi hayatınızın nihai hedefi yapmamalı, diyete başlamak için ‘mükemmel an’ diye bir şeyin olmadığını unutmamalı ve bu süreçte bir profesyonelden destek almayı denemelisiniz

profil
Psikolog Dr. Feyza Bayraktar (Klinik Psikolog)
21.10.2022
Kilo vermeyi engelleyen psikolojik etkenler

Günümüzde hemen herkesin ortak problemi, fazla kilo. Hal böyle olunca, fazla kilo probleminin çözümü için sürekli güncellenen reçeteler de yoğun ilgi görüyor. Fazla kilonun fiziksel sebeplerine dair sıklıkla yazılar yazılıp neredeyse her gün medyada, sosyal medyada uzmanlar tarafından sağlıklı beslenmeye dair öneriler verilse de, ‘Bir türlü kilo veremiyorum’ diyenlerin sayısı az değil. Bunun en temel sebeplerinden biri, kilo alımına sebep olan ve kilo vermeyi zorlaştıran psikolojik etkenlerin göz ardı edilmesi

Kilo almaya sebep olan ya da kilo verme sürecini zorlaştıran birçok psikolojik etken var. Bu etkenlerin başında, kilo vermeye olması gerektiğinden fazla anlam yüklemek geliyor. Yani insanın, kilo verdiği zaman çevresi tarafından daha fazla sevileceğine ve daha mutlu olacağına inanması. Fazla kilo, insanın sağlığını riske attığı ve bedensel hareketlerini kısıtladığı için insanı mutsuz edebilir; fakat kilo verildiği zaman hayattaki tüm problemler çözülmez. Dolayısıyla, insanı mutsuz eden birçok başka problem, kilo verilse de varlığını korumaya devam eder. Birçok insan kilo vermekle mutlu olmayı o kadar özdeşleştiriyor ki, hayattaki tüm mutsuzluğunu kilolu olmasına yüklüyor. Kendisini mutsuz hissettikçe de kilo veremediği için kendisini suçluyor. Mutsuzluk fazla yemek yemeye, fazla yemek kilo almaya, kilo almak kendini suçlamaya ve dolayısıyla tekrar mutsuz hissetmeye sebep oluyor. İnsanın istediği bedende olması ve o bedene göre giyinmesi; kendisini daha iyi hissetmesine ya da daha doğrusu problem olarak tanımladığı bir durumun ortadan kalkmasına yardımcı olur. Fakat insanın istediği beden kıyafetleri giymesi onu sandığı kadar mutlu etmeyebilir. En azından bu mutluluk sandığı kadar uzun sürmez. 


İnsan kilo verdiği zaman çevresi tarafından daha fazla beğenilebilir; fakat bir insan bir diğerini kilosuna göre sevmez. Yani insanları tartıp sevip sevmeyeceğimize öyle karar vermeyiz. İnsanları, kişilik özelliklerine bakar öyle severiz. Fakat kiloyla sevilmenin özdeşleştirilmesi, kiloya yüklenen anlamı daha da artırır. İnsanın kilosuyla ilgili hissettiği baskı artar ve kilo vermek daha da zorlaşır. Bunun yanı sıra kilo vermenin başarı ile özdeşleştirilmesi, kilo verme sürecine bir başarı hikayesi olarak yaklaşılması da kilo verememeyi ya da kilo almayı başarısızlıkla özdeşleştirmeye sebep olur. Kilo verme süreci oldukça zorlu bir süreçtir doğru ama kilo verme süreçlerinin medyada ve sosyal medyada kahramanlık hikayesi gibi lanse edilmesi; hem bu süreci yaşayanların ‘Ya tekrar kilo alırsam’ endişesi yaşamasına hem de ‘diyete bir türlü başlayamayanların’ kendilerini ‘iradesiz’ olarak etiketlemesine neden olabiliyor.

İnsanın kendi kendisini kilosuna dair sürekli eleştirmesi, farkında olmadan da olsa süreci sabote etmesine zemin hazırlayabilir. İnsanın zihninde kendisini eleştiren sesler varken, kendisi için iyi bir şeyler yapması daha da zorlaşır. Böylece, kendisine zarar veren tutum ve davranışlarında artış olabilir ki, fazla yeme de bunlardan biri olarak sayılabilir.

Kilo vermenin hayattaki nihai hedef haline gelmesi yani insanın kilo verme dışında hedeflerinin olmaması da kilo vermeye atfedilen gücün artmasında etkendir. Kilo verdiği zaman amacına ulaşan insan, hedefsiz kalacağı için -farkında olmadan- kendisini sabote edip kilo verme sürecine başlayamayabilir ya da süreci sonlandırabilir. Özetle, kilo vermek, asla ulaşılamayan ama zihni meşgul eden bir hedef olarak orada durur. Kilo verme hedefi zihni meşgul ettikçe insan hayatındaki diğer birçok şeyi düşünemez. Böylece, kiloyla ilgili düşünmek insanın hayatında yüzleşmek istemediği diğer birçok gerçekten de kaçmasına yardımcı olur. Zamanla kiloyla ilgili düşünceler obsesyon yani takıntı haline gelebilir. İnsan, sürekli kiloyla ilgili ya da kilo vermekle ilgili düşünüp ama bu problemi çözmek için harekete geçemez; harekete geçse bile hedefe ulaşmadan geri adım atar. 


Kilo almaya sebep olan ya da kilo vermeyi engelleyen bir diğer psikolojik etken de insanın gergin, sıkıntılı anlarından yemek yiyerek kaçmaya çalışması yani kendisini yemekle mutlu etmeye çalışmasıdır. Böyle durumlarda insan genellikle pişmanlık hissettiği için yemekle olan ilişkisi sağlıksız bir hal alır ve neredeyse bir ‘aşk-nefret’ ilişkisine döner. Can sıkıntısıyla barışmak ve gerginliği yönetebilmeyi öğrenmek, fazla yeme problemini çözmeye yardımcı olabilir. 

Kilo verme sürecini engelleyen diğer bir etken de kilo vermeye başlamak için mükemmel anı beklemektir. Birçok insan kilo verme sürecine başlamayı sürekli erteler çünkü kilo verme sürecine başlamak için tam motive olacağı anı bekler. O motivasyon gelmedikçe de kilo verme sürecine başlayamaz. Oysa ki hayatta mükemmel an yoktur ve bir şeylere başlamak için beklenen mükemmel an sadece zaman kaybıdır. 


Öncelikle kilo vermek için mükemmel anı beklemeden hemen sürece başlamalı. Bu sürecin bir hekim ve beslenme uzmanı eşliğinde sürdürülmesi oldukça önemli. Kilo vermek sonsuz mutluluğun anahtarı olmadığı gibi, sevgi kilo vererek kazanılacak bir şey değildir. Kilo ve başarıyı özdeşleştirmemek, kilo vermeyi hayatın nihai hedefi haline getirmemek ve mutlu hissetmek için yemek yemeyi bir araç haline getirmemek de kilo verme sürecini daha rahat yönetmenize yardımcı olur. Kilo verme sürecinin zorlu bir süreç olduğunu göz önünde bulundurmalı ve gerektiğinde psikolojik destek almayı da ihmal etmemeli. 

Önceki ve Sonraki
Haberler