YAŞAM - ANNE - ÇOCUK

Çocuklarda duygusal gelişim

Çocuklarda duygusal zeka gelişimi, kendi duygularının farkında olabilmesi, karşısındakinin duygularını anlayabilmesi ve bu becerilerle birlikte sağlıklı ilişkiler kurabilmesi, çok erken yaşlardan başlayan bir süreçtir. Uzman psikolog Duygu Karaer, çocukların duygusal gelişiminde ailelere düşen rolleri yazdı.

profil
Duygu Karaer
15.02.2018
Çocuklarda duygusal gelişim

Bebek, doğduğundan itibaren, hatta birçok kaynağa göre hamilelik sürecinde de, hisseder, heyecan, korku, mutluluk gibi çeşitli duyguları tecrübe etmeye başlar. Fakat bu duyguların ne anlama geldiğini öğrenmesi ve onlarla ilgili farkındalık kazanması ancak bir ‘ayna’ yardımıyla mümkün olabilir. Ayna dediğimiz, onun dünyaya gelişiyle birlikte ilk ilişkisini kurduğu kişiler, yani bakım veren siz ebeveynler oluyorsunuz.

Nelere Dikkat Etmeli?

• Önce siz farkında olun. Onunla duyguları hakkında konuşabilmek, kendini anlamasına yardımcı olmak için öncelikle sizin radarlarınız o duyguları yakalamak üzere açık olmalı. Henüz bebeklikte, konuşma öncesi dönemde de, onun ağlayışını, gülüşünü, korkusunu yakalamanız ve farkında olduğunuzu hissettirmeniz çok iyi bir başlangıç olacak.

• Adlandırın. Çocuklar genelde olayların sonucuna odaklı düşünürler ve içinde bulundukları duygunun kaynağını, nereden geldiğini anlamaya pek sıra gelmez. Bu yüzden, bazen onun yerine duyguları siz adlandırabilirsiniz. İyi bir gözlem sonucu, eğer onun neye üzgün/öfkeli/kaygılı olduğunun farkındaysanız, bunu dile getirin: “Yarınki sınav seni kaygılandırıyor olabilir mi?”, “Arkadaşının davranışı anlıyorum ki seni üzdü.”, “Yemek istediğin çikolatayı sana vermediğim için bana kızdın, biliyorum.”

•Olumsuz duygular doğaldır. Ona kötü ve yanlış gelen duyguların da çok insani olduğunu anlamasına yardımcı olabilirsiniz. Örneğin, “Ben de gök gürültüsünden korkarım!” veya “Biri sözümü kestiğinde çok kızıyorum!” gibi cümlelerle korktuğunuz, öfkelendiğiniz, utanç hissettiğiniz şeylerden bahsedebilirsiniz.

•Yol gösterin. Olumsuz duygularla baş etme yollarınızı paylaşmak, dertleşmek, birlikte gülebilmek çok faydalı olacaktır. “Ben de korktum sonra korkumu böyle yendim”, “Şunu denedim iyi geldi.”, “Çok utanmıştım ama sonra şu şekilde atlattım.” gibi ona umut ve güç verebilecek paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

•Konuşmaktan vazgeçmeyin. Onun paylaşmaya isteksiz olduğunu veya kendi halledebiliyor olduğunu düşünebilirsiniz. Dışardan görünen ne olursa olsun, hatta kendi reddediyor olsa dahi, bilin ki sizin onu dinlemek, anlamak istemek için gösterdiğiniz çaba onun değerli hissetmesine ve hazır hissettiğinde size açılmasına imkan sağlayacak. Aksi halde, “Ne de olsa annem pek de umursamıyor.” diyerek içine kapanması çok kolay.

•Aynı frekansta olmak. Çocuğunuzun kafasını taktığı bir şey size aynı önemde görünmeyebilir ya da onun üzülmesini istemediğiniz için olumsuz duyguları çabucak atlatması adına ‘üzülme, değmez, takma kafanı’ gibi sözler söylüyor olabilirsiniz. Ama biliyoruz ki bu, işe yarar bir yaklaşım değil ve ona duygularını geçiştiriyormuşsunuz hissini verir. Tam tersine, geçmeyin, onun duygusuyla aynı frekansta kalın. Onun gözünden, onun dünyasında bu olanlar ne anlama geliyor birlikte bakın.

Siz duygularınızı tanıyor musunuz?

Başta dediğim gibi, bir çocuk için duygular ancak ayna tutulduğunda anlamlı hale gelebildiğinden, özellikle 0-6 yaş arasında o aynayı kimin nasıl tuttuğu çok büyük önem kazanıyor. Daha sonraki yıllarda sizden aldıklarıyla dış dünyaya açılıyor ve okulda, sokakta, gelecekte işinde, evliliğinde o becerileri kullanıyor.

İşte tüm bu sebeplerden dolayı, ona olan katkınızı değerlendirebilmek için önce kendinize bakmak da gerekiyor. Anne, duygusal farkındalığı nasıl tecrübe ediyorsa çocuğuna da kendi bildiği yolu öğretiyor çünkü. Bu çok kişiye özel bir şey, her bir annenin hayat tecrübesi, bebekliği, çocukluğu birbirinden farklı, dolayısıyla duygularını yaşayış biçimi de öyle. Size ışık tutabilmek ve adına kendinize bazı sorular sormanızı öneririm.

-Sizin için duygularınız ne kadar önemlidir?

-Öncelik sizin mi yoksa karşınızdaki insanın duyguları mıdır?

-Duygular ifade edilmeli mi? Yoksa bazen gizli mi kalmalı?

-Bir insanı kırmadan ona duygularınızı açmanın bir yolu olabilir mi?

-Kendi duygularınıza değer vermek bencillik midir?

-Öfkelenmek nasıl bir duygudur?

-Öfke her zaman yıkıcı ve telafi edilemez hatalar mı doğurur?

-Kaygı duygusu hayatınızda ne kadar yer kaplar?

Bu liste böylece uzayıp giderek, duygu denilen kavramın insan hayatında okyanuslar kadar uçsuz bucaksız bir yer kapladığını bize gösteriyor aslında. Bilin ki, üzerine düşüneceğiniz ve vereceğiniz tüm cevaplar, hayatınızdaki herkesle ve tabii ki çocuğunuzla olan ilişkinizde de kullandığınız yöntemlere işaret ediyor. Ve gelecekte onun da duygularını nasıl yaşayacağının tohumları atılıyor.

Önceki ve Sonraki
Haberler
istanbul psikolog psikolog