İYİ HİSSET - SAĞLIK

Sosyal medya mükemmellik duygusunu arttırıyor mu?

İnsanın kendiyle meselesi aslında varoluş kadar eskiye dayanıyor; fakat konunun bu denli hayatımızın merkezine geçmesi son yıllarda artan bir durum. Sizce sosyal medya, insanlardaki mükemmellik arzusunu arttırdı diyebilir miyiz?

profil
Duygu Karaer
16.10.2018
Sosyal medya mükemmellik duygusunu arttırıyor mu?

İnsanın kendiyle meselesi aslında varoluş kadar eskiye dayanıyor; fakat konunun bu denli hayatımızın merkezine geçmesi son yıllarda artan bir durum. Sizce sosyal medya, insanlardaki mükemmellik arzusunu arttırdı diyebilir miyiz? 

Önceden kapalı kapılar ardında yaşanan birçok an artık yüzlerce kişiye sergileniyor. Dolayısıyla, eskiden sadece komşudan, arkadaştan, çevredeki tanıdıklardan şahit olduğumuzun ötesinde, çok sayıda insanın hayatına şahit oluyoruz. Üstelik hayatların doğal haline değil, ‘imal edilmiş’ haline. Kimsenin ‘ham’ halini görebilmek mümkün değil, ama bunu bilmek de içimizdeki o kıyaslama ve mükemmeli yakalama ihtiyacını azaltmıyor. Gördüklerimizin ne kadar saf ve gerçek olduğunu sorgulamadan kendimizle kıyasa girişiyoruz.

Güzellik, başarı, annelik, babalık, sosyallik, merhamet, ahlak gibi son derece öznel ve özel kavramlar üzerinden bir kıyaslama yapmak kişinin yetersiz ve mutsuz hissetmesine yol açabiliyor.

Kusursuz Annelik

İngiliz oyuncu Keira Knightley geçtiğimiz günlerde kadınların doğum sonrası hallerine dair algıya dikkat çekti. Tüm dünyanın gözü önünde idealize edilmiş bir hayat profili çizen Cambridge Düşesi Kate Middleton’ın, doğumdan sadece 7 saat sonra kusursuz bir görünümle kameralar karşısına geçmesini eleştirdi. Doğum denilen şey, yaşamın en doğal anlarından biri olmakla birlikte, ağrılı, sancılı, bazen kanlı ve gözyaşlı bir olgu... Anneliğini, saatler önce bunların hiçbiri olmamış gibi yansıtmak, bir anlamda tüm kadınlara vurulmuş bir darbe.

Makyajlı olmak, zayıf olmak, her daim gülümsemek, karı-koca olarak müthiş görünmek, en ‘iyi’ markaları giyinmek... Uzayıp gidebilecek bu listenin biri olmasa diğer maddesini en az bir kere kendinizde eksiklik olarak hissetmiş olabilirsiniz.

Ben bunu eksiklik değil, ‘eksik hissetmek’ olarak adlandırmak isterim. Kendimizde eksik hissettiğimiz her bir somut nesne aslında içimizdeki duygusal bir ihtiyacın işareti olabilir.

Peki bu durumda ne yapmalı?

Kendini Dinle: Yoğun hissedilen bir yetersizlik duygusu birkaç şeyin işareti olabilir. Sevgi, bakım, sosyallik ihtiyacı bunların başında geliyor. Bir diğeri ise kabul görmemek kaygısıyla gerçek kendiliğimizi ortaya koyamamak olabiliyor. Kendinizi dinleyerek nasıl bir duygu ve ihtiyaç içinde olduğunuzu anlamaya çalışın. Günlük hayatınızı, ilişkilerinizi gözden geçirin; acaba hayatınızdan aldığınız doyum yeterli mi? 

Etrafına Bak: Ekranlara baktığınız süreye bir kısıtlama getirmenizi ve hayatın kendisine daha fazla alan açmanızı öneririm. Çevrenize daha dikkatli baktığınızda göreceksiniz ki, hayatın içinde her şey daha gerçek ve insanlar duygularını daha ham halleriyle ortaya koyuyor. Arada ekran olmadan duyduğunuz bir beğeni cümlesi veya kurduğunuz kısa bir diyalog sosyal medyada olandan çok daha fazla kazanımı beraberinde getirebilir.

Önceki ve Sonraki
Haberler
istanbul psikolog psikolog