YAŞAM - ANNE - ÇOCUK

Çocuklarda korkuyla baş etme

Çocuklar da doğal olarak, gelişimlerinin ilk evrelerinden itibaren korkuyu algılamaya başlarlar. Peki çocuğunuz büyürken, ne zaman, hangi korkuları yaşaması beklenir? Bu korkularla baş ederken ailelere düşen görevler nelerdir? Uzman psikolog Duygu Karaer yazdı.

profil
Duygu Karaer
27.02.2018
Çocuklarda korkuyla baş etme

Korku duygusu insan hayatında yüzyıllardır var ve olmaya devam edecek. Aslına bakarsanız bu, atalarımızdan bize kalan ve tehlikelerden korunmamız için uyarı niteliğinde bir savunma mekanizması. Çocuğunuz hayatının farklı evrelerinden farklı korkularla yüzleşir: 

-Bebeğinizin, henüz 6 aylıktan itibaren yabancılara korkarak, ağlayarak tepki verdiğini gözlemleyebilirsiniz. Bu oldukça normaldir ve 18 ay-2 yaş civarında kendiliğinden geçmesi beklenir. 

-Yine bebeklik döneminde görülebilecek bir başka korku, ani seslere, gürültülere verilen ağlama refleksi olabilir. Elektrikli süpürge, motor sesi, aniden bir şeyin düşmesi gibi sesler çocuk için alışılagelmişin dışında unsurlar olduğundan tepki vermesi normal kabul edilir.

-4-6 yaş arasında çocuk hayal dünyasıyla tanışmaya başladığında daha soyut kavramlara dair korkular ortaya çıkabilir. Düşlem ve gerçeği ayırt etmek bu yaşta mümkün olmadığından yatağın altında yaşayan bir canavar, karanlıktan çıkagelen bir varlık gibi fobilerle kapınızı çalmaları mümkün.

-Bu durum ilkokul çağında da devam ederek, karanlık, değişik yüzler/kostümler, cadı, hayalet gibi korkulara dönüşebilir. Çocukların korku yaşamalarına rağmen bilinmeyene duyulan merakı giderek artar ve kendi aralarında bu konuları konuşmak, korku filmi izlemek gibi aktiviteler çekici gelebilir.

-Soyut korkuların yanı sıra, 7-12 yaş arasında, yılan, örümcek gibi hayvanlara, iğne olmaya, hastaneye/doktora karşı fobiler ortaya çıkabilir. Bunlar çocuk için dışarıdan daha çok somut tehlike olarak algılanan durumlardır.

-Ergenlik dönemine yaklaşırken, duygusal anlamda hissedilen kaygılar ivme kazanır. Çocuğunuz, öğretmenin kendisine kızmasından, arkadaşları tarafından reddedilmekten, yalnız kalmaktan, ölümden veya başarısızlıktan tedirgin olabilir.

-Görüldüğü üzere, zamanla şekil değiştiren bir korku kavramından bahsediyoruz. Tabii ki çocuktan çocuğa bireysel farklılıklar olması mümkün; bu fobilerden bazıları sizin çocuğunuzda hiç olmazken, bazıları yoğun şekilde sıkıntı yaratabilir. Fobiler, bu beklenen gelişim dönemlerinin dışında ortaya çıktığında ve uzun süreli devam ettiğinde, çocuğunuzun özelinde durumu değerlendirmek, kaynağını incelemek ve ihtiyaç halinde profesyonel yardım almak gerekir.

Onun Korkularıyla Ne Yapmalı?

Çocuğunuzun yaşadığı bu doğal korkularla baş edebilmesini sağlamanız, onun gelecekte bir yetişkin olarak yaşayacağı duygusal durumlarla doğrudan ilgili, dolayısıyla nasıl müdahale ettiğiniz de önem kazanıyor.

Yabancı kişilere, ayrılığa, doktora, alışılageldik durumların dışındaki her şeye duyulan korku, ancak güvenli bağlanma sayesinde yatışabilir. Bebeğinize, onun yanında olduğunuzu, koruduğunuzu ve elinizden gelen her durumda onun ihtiyaçlarını karşılayabileceğinizi hissettirmek gerekir. Ağladığında onu ten temasında bulunarak, sarılarak, konuşarak sakinleştirebilmek güveni hissedebilmesine yardımcı olur.

Sonraki evrelerde, karanlık, canavar, ruh gibi soyut korkular hissettiğinde ise, öncelikle konuşmak, korkunun zeminin neye dayandığını anlamaya çalışmak gerekir. Onun hayal dünyasına adım atın ve gözünde neler canlanıyor görmeye çalışın. Hepimiz çocuk olduk, eğer onun korku duyduğu herhangi bir şeyi küçük görmek, anlamsız görmek, alay etmek gibi bir tepki verirseniz bu telafisi zor yaralar açabilir. “Saçmalama! Canavarlar gerçek değildir. Karanlıkta hiçbir şey yok! Erkek adam korkar mı” demek yerine, onu yeterince dinleyip korkuları hakkında konuştuktan sonra, yaratıcı çözümler düşünelim.

Mesela, birlikte korkunun üzerine gitmek. El ele o karanlığa yürüyerek, hatta bunu oyunlaştırarak karanlığın ona çağrıştırdığı kötü şeyler yerine, keyifli bir aktiviteye dönüşmesini sağlayabilirsiniz. Uyku vakti yaklaşırken ışıklar söndükten sonra, sohbet etmek, bir fenerle duvarda gölgeler yaparak oyun oynamak, hikaye anlatmak, karanlığın bambaşka taraflarını yaşamasını sağlar.

Doktor, hastane, dişçi gibi belirli bir duruma bağlı korkularda ise, çocuğun ihtiyacı olan şey her şeyin kontrol altında olduğunu hissetmesidir. Onu aniden habersizce götürmek, öncesinde konuşmadan, anlatmadan bir anda müdahalenin başlaması hem güvensizlik yaratır, hem de gelecekte bu fobinin yoğunlaşmasına neden olur. Öncesinde ona ne için, nereye gidildiğini anlayabileceği şekilde anlatın, sorularını cevaplayın. Sizin, asla onun zarar görmesine ve yalnız hissetmesine izin vermeyeceğinizi hissettiğinde baş etmesi çok daha kolay olacak.

Duygusal korkulara gelecek olursak, bunlar fobi dediğimiz, belirli bir faktöre karşı ortaya çıkan korku refleksinden farklı olarak, uzun bir sürece yayılan, kaygı, gerginlik, üzüntü gibi duyguları da beraberinde getiren durumlardır. İşte bu yüzden, konuşmak, paylaşmak, açılmasını sağlamak ve birlikte çözüm yolları aramaktan başka bir tekniğe ihtiyacınız yok. Sadece gözlemleyin, sorular sorun ve anlamaya çalışın.

Genel olarak, korkunun, sizin de yaşadığınız, doğal bir duygu olduğunu duymak ve kendi baş etme yöntemlerinizi paylaşmak onu rahatlatacaktır. Ancak, onun dünyasında korku yaratan bir şeyler varken, güvenli limanı olarak gördüğü anne-babasının da panik olduğunu, onu yargıladığını ya da anlamadığını hissederse, kendini tüm bu korkulardan daha da korkunç bir tabloyla karşı karşıya hissedebilir! Unutmayın, sakin kalmak, sağduyulu olmak ve anlamaya çalışmak en önemli adımlar.

Son olarak, eğer, çocuğunuzun genel kişilik yapısının aksine, durgunlaşması, içine kapanması, gergin olması gibi farklılıklar görüyorsanız ciddiye alarak üzerine eğilin. Bazen gelip açıkça anlatmak yerine size bu tür mesajlarla alarm veriyor olabilir.

Önceki ve Sonraki
Haberler
istanbul psikolog psikolog