YAŞAM - ANNE - ÇOCUK

Anne-bebek bağlanmasının gelişimdeki önemi

Empati, sevgi, anlayış, güven, duyarlılık. Hepimizin ilişkilerimizde varolmasını isteyeceğimiz kavramlar öyle değil mi? Peki bu kavramlara sahip bir insanı nasıl buluruz? Nasıl oluyor da bazı insanlar güven verebilen, sevebilen, anlayışlı yetişkinler olabiliyorken, bazıları bu özelliklerden mahrum olabiliyor? Uzman Psikolog Duygu Karaer, bebeklikte başlayan anne bebek bağlanmasının önemini yazdı.

profil
Duygu Karaer
5.12.2017
Anne-bebek bağlanmasının gelişimdeki önemi

Yukarıda sorduğumuz soruların cevabının bebeklikte saklı olduğunu ve ilişkilerin temelinde yatan her ne varsa, hepsinin, bebeğe en yakın olan temel bakım veren kişiyle kurduğu ilişkiye bağlı olduğunu söylesem… Çoğu insan için bu annedir, biyolojik olarak dünyaya getiren ve doğum sonrası bakımı üstlenen anne veya bu bakımı üstlenen bebeğin ilk ilişki kurduğu kimse.

Özetle, anne ve bebek bir ilişki kurar ve bu ilişki hayat boyu diğer insanlarla kurulacak ilişkiler için örnek bir örgü motifi işlevi görür. Yani, o örnek motifte ne varsa, örgünün geri kalanı ona göre işlenir. O halde, gelin bebeğimizle ilk günlere, aylara bir de bu gözden bakalım.

Bağlanma, yani bebek ve bakım veren arasında oluşan yoğun duygusal ilişki, henüz hamilelikten de önce, ebeveynlerin bir bebek sahibi olmak istemesiyle başlar. Bu yüzden, planlı olmayan bir gebelik durumunda, anne-babanın doğuma kadar olan süreçteki duygusal hazırlığı tamamlayabilmesi önemlidir. Bağlanmanın ne çeşit olacağı ise doğum sonrasında ilk günlerden itibaren şekillenmeye başlar. 4 temel bağlanma şekli şöyledir:

Kaygılı: Annenin bebeğe olan duyarlılığı tutarlı değilse yani ihtiyaçlarını bazen karşılıyor ama çoğu zamanda gözden kaçırıyorsa bebek güven duygusunu hissetmekte zorlanır. Kaygı duyar ve rahatlaması zordur, çünkü ne zaman geleceği belli olmayan bir ilgiye ve bakıma muhtaçtır. 

Kayıtsız: Annenin bebeğin verdiği mesajlara kayıtsız kaldığı, yakın ilişki kurmaya yanaşmadığı durumlarda, bebek de gitgide anneye karşı kayıtsız bir hale gelir. Bakım verenin varlığı veya yokluğu arasında duygusal açıdan bir fark hissetmeyen, genellikle göz teması kurmayan ve sonucunda insanlara karşı güven duygusu geliştirmekte zorlanan bir bireyin gelişimi söz konusudur.

Karışık: Korku ve huzur duygularının karışık halde hakim olduğu bir bağlanma çeşididir. Anne bebeğin ihtiyaçlarını karşılayamadığı durumlarda öfkeli veya korkulu davranabilir. Bu bebeği de korkutur fakat bir yandan da ona bağlı hissetmekten geri duramaz. Annenin geçmişindeki travmatik yaşantılar, kayıplar ve aile içi çatışmalar bu türün oluşmasını tetikleyebilir.

Güvenli: İdeal bağlanma çeşididir. Anne bebeğin ihtiyaçlarını gözlemler, karşılar, ona besin, bakım ve duygusal yakınlık gösterir. Bebek değerli olduğunu, insanlara güvenebileceğini, sevilebileceğini ve sevebileceğini öğrenir.

Anlayacağınız üzere, ‘güvenli bağlanma’ bebeğin gelecek yaşamında ruhsal açıdan sağlıklı bir birey olmasına etki eder. O halde, bunu sağlayabilmek adına ebeveynler için kilit noktaları gözden geçirelim:

•  Sevgi ve güvenli bağlanma aynı şeyler değildir. Yani bebeğinizi seviyor olmanın ötesinde, onun ihtiyaçlarını ne kadar ve nasıl karşıladığınız önemlidir.

•  İhtiyaç dediğimizde sadece uyku, besin gibi fiziksel olanlar değil, bebeğinizle birlikte gülmeniz, keyifli vakit geçirmeniz tensel temasınız hatta sesiniz aynı oranda önemlidir.

•  Hiçbir şeyi gözden kaçırmayan mükemmellikte bir anne olmak değil, gözden kaçırmamaya gayret eden bir anne olabilmek esastır. O ağladığında ve sakinleştirmenin bir yolunu bulamadığınızda, onu anlamak için bir çaba içerisinde olmanız bile ilişkinizi sağlamlaştırır.

•  Bebeğin her talebini karşılamak onu şımartır mı gibi bir soru işareti olabilir. Cevap ise hayır. Bebek elbette beklemeyi ve sakinleşmeyi öğrenmelidir. Fakat ihtiyaca hepten kayıtsız kalmak yerine, yemek isterken ya da uyuyamazken ağladığı durumlarda ona orada olduğunuzu ihtiyacını gördüğünüzü ve bunun için ona destek olabileceğinizi hissettirmelisiniz. Bu, dokunarak, sesinizle, göz temasınızla ya da kendinize has bir davranışınızla olabilir.

•  Ona bu bakımı verebilmeniz için önce kendi ihtiyaçlarınızı karşılamalısınız. Sizin uykunuz, beslenmeniz, iyi hissetmeniz diğer bütün faktörlerin bir ön şartıdır.

•  Bebeğinizi sakinleştirebilmek ve güvende hissettirebilmek için önce siz kendi sakinleşme yöntemlerinizi ve güvenli alanlarınızı oluşturmalısınız. Nefes egzersizleri, yoga, bir yürüyüş, bir kahve… Size her ne iyi geliyorsa hayatınızda yer vermelisiniz.

•  Tabii ki bunu tek başına yapabilmek güç! Bu yüzden, başta eşiniz olmak üzere, diğer aile bireyleri, arkadaşlar, kısacası yardım alabileceğiniz herkesin olduğu bir destek ağı oluşturmalısınız.

•  Ve son olarak her bebek özeldir, kendine has bir dili, ifadesi vardır. Dikkatle dinleyin, her ağlamanın tınısındaki farklılık, her el kol hareketi, her mimik, hepsi size bir şeyler söyler. Güvenli bağlanma, siz bebeğinizle o ortak dili keşfettikçe ve ona o dilde yanıtları verdikçe kuvvetlenir.

Önceki ve Sonraki
Haberler
istanbul psikolog psikolog